SAMSUN

'Jandarma'daki değişikliği PKK istedi'

Baş­ba­kan Ah­met Da­vu­toğ­lu­’nun, jan­dar­ma­nın ya­pı­sın­da kök­lü de­ği­şik­lik ön­gö­ren dü­zen­le­me­ye iliş­kin açık­la­ma­la­rı­na tep­ki ya­ğı­yor. Da­ha ön­ce Jan­dar­ma Ge­nel Ko­mu­tan­lı­ğı Ge­nel Sek­re­ter­li­ği gö­re­vin­de bu­lu­nan emek­li Tüm­ge­ne­ral Os­man Öz­bek, “Bu ya­sa, PKK’­nın is­te­ğiy­le ya­pı­lı­yo­r” id­di­asın­da bu­lun­du, bu du­ru­ma se­yir­ci ka­lan so­rum­lu­la­rın aciz­lik ve iha­net için­de ola­ca­ğı­nı söy­le­di. Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı Nec­det Öze­l’­in de bu ko­nu­da ses­siz kal­ma­ma­sı­nı is­te­yen Öz­bek, po­lis gi­bi jan­dar­ma­nın da si­ya­sal­laş­tı­rı­lıp ik­ti­da­rın em­ri­ne so­kul­mak is­ten­di­ği­ni öne sür­dü.

İş­te Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk'e konuşan Öz­be­k’­in açık­la­ma­la­rı:

175 yıl­lık Jan­dar­ma Teş­ki­la­tı bu­gün Tür­ki­ye­’nin ih­ti­ya­cı olan bir gü­ven­lik ve kol­luk kuv­ve­ti­dir. Bu ku­ru­luş dün­ya­da ben­ze­ri 57 ku­ru­luş ara­sın­da en seç­kin ve en de­ne­yim­li bir ko­num­da olup Av­ru­pa, Av­ras­ya, Af­ri­ka jan­dar­ma­la­rı bir­lik­le­riy­le de iliş­ki için­de­dir.

Ülkemizin için­de bu­lun­du­ğu ko­şul­lar, sı­nır­la­rı­mız­da ge­li­şen olay­lar va­ta­nı­mı­zın bö­lün­me ve la­ik re­ji­min de­ğiş­ti­ril­me teh­dit­le­ri­nin gün­dem­de ol­du­ğu bir dö­nem­de Jan­dar­ma Teş­ki­la­tı­’nı mev­cut ko­nu­mun­dan ge­ri­ye gö­tü­re­cek her tür­lü ya­sal dü­zen­le­me ya­sa yo­luy­la bir ci­na­yet­tir. Er­ge­ne­kon ve Bal­yoz kum­pas­la­rın­dan fark­sız bir tu­zak­tır.

Yasa ile jan­dar­ma­nın, TSK ile ba­ğı ko­pa­rı­la­cak. Oy­sa si­lah­lı ve as­ke­ri bir özel­li­ği olan Jan­dar­ma Teş­ki­la­tı TSK’­nın ba­rış­ta ve sa­vaş­ta en ön­de so­rum­lu­luk alan ay­rıl­maz bir par­ça­sı­dır. Bu de­ği­şi­mi ya­sa yo­luy­la yap­tık­la­rı tak­dir­de de­niz ve ha­va kuv­vet­le­rin­den son­ra TSK’­nın önem­li bir gü­cü olan jan­dar­ma da ay­nı şe­kil­de et­ki­siz ve iti­bar­sız ha­le ge­ti­ril­miş ola­cak­tır.

Jandarma Ge­nel Ko­mu­ta­nlığı kad­ro­su or­ge­ne­ral­lik­ten kor­ge­ne­ral­li­ğe dü­şü­rü­le­cek, ön­ce MGK’­dan dış­la­na­cak, son­ra İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı müs­te­şa­rı­na bağ­la­na­cak. Ka­rar­ga­hı, bey­ni ve ar­şi­vi yok edi­le­cek. Ba­zı il jan­dar­ma ko­mu­tan­lık­la­rı ge­ne­ral kad­ro­su­na çı­ka­rı­la­cak, bu da den­ge­yi bo­za­cak. Dev­le­tin, hal­kıy­la ye­ga­ne ir­ti­ba­tı, gö­zü ve ku­la­ğı olan ka­ra­kol­la­rın ba­zı­la­rı ka­pa­tı­la­cak. Hem dev­le­tin hem de Si­lah­lı Kuv­vet­le­r’in is­tih­ba­rat gü­cü önem­li öl­çü­de za­yıf­la­ya­cak.

Bu ya­sa, PKK’­nın is­te­ği doğ­rul­tu­sun­da ve Bü­yük Or­ta­do­ğu Pro­je­si (BOP) ge­re­ği çı­ka­rıl­mak­ta­dır. Bu­na ses­siz kal­mak aciz­lik ve iha­net­tir.

“Muhalefet bu yasaya izin vermemeli”
Öz­bek Pa­şa, “Hü­kü­me­tin ha­zır­la­dı­ğı bu ya­sa­nın ka­bul edil­me­me­si için mu­ha­le­fet elin­den ge­le­ni yap­ma­lı­dı­r” di­ye ko­nuş­tu.

TSK’­dan ko­pa­rı­lıp si­ya­sal­laş­tı­rı­la­cak
Ha­len gö­rev­de bu­lu­nan ba­zı ko­mu­tan­lar da dü­zen­le­me­nin en önem­li mad­de­le­ri­nin ata­ma, gö­rev ye­ri de­ğiş­tir­me, gö­rev­den uzak­laş­tır­ma yet­ki­si ol­du­ğu­na dik­kat çek­ti. Ko­mu­tan­lar, şun­la­rı söy­le­di:

“Emniyet gibi”
“‘­Per­so­ne­lin ipi sü­rek­li be­nim elim­de ol­sun, is­te­di­ğim ye­re is­te­di­ğim za­man­da çe­ke­bi­le­yi­m’ de­nil­mek is­te­ni­yor. İçin­de bu­lun­du­ğu­muz sü­reç dü­şü­nül­dü­ğün­de si­ya­si­le­rin bu yet­ki­yi al­ma­la­rıy­la em­ni­yet­te ol­du­ğu gi­bi in­san­la­rın se­bep­siz, ge­rek­çe­siz ola­rak ta­yin edil­me­le­ri, ku­ral ta­nın­ma­dan bir ora­ya bir bu­ra­ya sü­rül­me­le­ri müm­kün ola­cak­tır. Şu an ken­di emir­le­rin­de olan em­ni­yet teş­ki­la­tın­da mağ­du­ri­yet­ler ya­şa­tıl­mak­ta­dır. Jan­dar­ma da ba­kan­lı­ğın em­rin­de ol­sa idi ben­zer uy­gu­la­ma­lar jan­dar­ma­ya ve ora­dan da TSK’­nın ta­ma­mı­na uy­gu­la­na­bi­le­cek­ti. Değişiklik tam bu nok­ta­da jan­dar­ma­yı da de­je­ne­re et­mek, ken­di si­ya­si gö­rüş­le­ri doğ­rul­tu­sun­da şe­kil­len­dir­mek için ya­pıl­mak­ta­dır. Bu du­rum jan­dar­ma­nın var­lık ge­rek­çe­si­ni or­ta­dan kal­dı­ra­cak­tır. Jan­dar­ma­nın Ge­nel­kur­may ile ba­ğı­nı koparacağı gi­bi, as­ke­ri vas­fı­nı da yi­tir­me­si­ne ne­den ola­cak­tır.”
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

'IŞİD Türkiye'ye petrol satıyor'

Bunun böyle olacağı belliydi bu kadar mülteciyi ipsiz sapsız yurda sokarsan böyle olur!

Türkiye, IŞİD’e karşı savaşan PYD’ye yapılan silah ve peşmerge yardımını tartışırken, bölge illerinde IŞİD’in ilginç operasyonları yaşanmaya başladı. Bunlardan birisi de geçen hafta Şanlıurfa’da gerçekleşti. Yaklaşık 15 IŞİD militanı, Suriye’den kaçan muhalif komutan Hasan M.’nin yolunu keserek, kaçırdı. Komutan, infaz edilmeden yaralı olarak kurtarıldı.

Taraf'ın haberine göre, güvenlik birimlerinin de kayıtlarına giren olay 17 Ekim’de Akçakale’de yaşandı. Özgür Suriye Ordusu Rakka sorumlusu iken buranın IŞİD’in eline geçmesinin ardından Urfa’ya yerleşen Suriye uyruklu Hasan M., oğlu ile birlikte bir arkadaşını ziyarete giderken yolu kesildi. İki Suriyeli, bir de Türkiye plakalı araçlardan inen yaklaşık 15 kişi, Hasan M. ve oğlunu teslim almak istedi. Aralarında çıkan çatışmada Hasan M. yaralandı. IŞİD’çi olduklarını ifade eden kişiler yaralı Hasan M. ve oğlunu infaz etmek için Akçakale sınırından geçirerek Suriye’ye götürmek istedi. Ancak sınırdaki yoğunluk nedeniyle 18 Ekim’de geçmeye karar verdiler. Komutan ve oğlu Akçakale yakınlarında bir eve bırakıldı. Ev sahibi, komutanı durumunun ağırlaşması üzerine hastaneye götürdü. Yaralının hastaneye götürülmesi ile birlikte, olay güvenlik güçlerine intikal etti. Konuyla ilgili soruşturma başlatıldı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Ümit Özdağ: AKP, PKK ile değil Jandarma ile mücadele ediyor!

Bir süreden bu yana Türk kamuoyunu AKP Hükümetinin Jandarma Genel Komutanlığı’nı tasfiye projesi konusunda uyarmaya çalışıyorum. Bu uyarıları yapmamın bir tek nedeni var. Türkiye’nin iç ve dış güvenliği ile ilgili büyük endişeler taşıyorum. Türkiye’nin merkezinde bulunduğu dünya adası diye anılan Asya-Afrika-Avrupa kıtalarının eklem noktaları olarak nitelendirilebilecek Balkanlar- Kafkaslar-Orta Doğu alt kıtasal sistemleri 1990 yılından bu yana tarihin en büyük jeopolitik dönüşüm süreçlerinden birisinden geçiyor. Balkanlardaki jeopolitik dönüşüm Yugoslavya’nın parçalanması ile büyük ölçüde sonuçlandı ise de bitmedi. Makedonya’nın parçalanma süreci yavaş bir şekilde ilerliyor. Büyük Arnavutluk projesi pusuda bekliyor.

Kafkaslarda, Azerbaycan-Ermenistan çatışması sadece ertelenmiş durumda. Öte yandan Kuzey Kafkasya’da Çeçenistan merkezli Kuzey Kafkas ayaklanması Rusya’nın aşırı baskı uygulaması ile geçici bir kontrol altına alındı. Ancak yarın Moskova’nın herhangi bir istikrarsızlık sürecine girmesi Kuzey Kafkasya’da ayaklanma sürecini tekrar başlatacaktır.
Orta Doğu ise 1990’dan buyana büyük bir sarsıntı içinde. Bu sarsıntı gelecek 30 yıla uzanma ve Afganistan-Pakistan’ı da içine alma riski taşıyor. Bütün bu jeopolitik sarsıntılardan Türkiye’yi en fazla etkileyecek olanı Orta Doğu’daki jeopolitik sarsıntı ve kopmalar olacaktır. Halen ülkemiz bu jeopolitik sarsıntı ve kopmaların etkilerini çok boyutlu yaşamakla birlikte, bu etkiler henüz zirveye çıkmamıştır. Önümüzdeki dönemde bu çok boyutlu etkilerin ülke güvenliği üzerindeki etkileri tırmanacak ve çok büyük riskler ortaya çıkaracaktır.

Ülkemiz böyle bir süreçten geçerken, Türkiye’nin elinde güvenliğini sağlamak için dört temel güç vardır. Bunlar polis, jandarma, MİT ve TSK’dır. Polis teşkilatı AKP Hükümetinin son 10 yılda yapmış olduğu yanlış uygulamalardan dolayı ağır bir kriz sürecinden geçmektedir. Hükümet, istihbarat, terörle mücadele, kaçakçılık gibi stratejik branşlarda en yüksek görevlerde bulunmuş polis şefleri dahil binlerce polisi “casus” olmakla itham etmektedir. Mevcut durumdan AKP Hükümeti sorumludur. MİT, Türkiye’nin güvenliğini sınır dışından sağlaması gerekir iken Türkiye içine sığınmış, kimin paralelci olduğunu birinci araştırma konusu yapmış görünmektedir.
TSK’ya gelince; E. Tümgeneral Haldun Solmaztürk “Vietnam ve Tet Saldırısı: Çelişen Değerlerin Mücadelesi” başlıklı makalesinde şöyle diyor: “Öte yandan, Amerikan ordusu 1960’ların başında Avrupa’da başlayacak bir konvansiyonel savaşa hazırlanıyordu. Ama 1965’te Vietnam’da, bugün ‘asimetrik’ olarak adlandırılan koşullarda bir gerilla savaşına -hazırlıksız- girmek zorunda kaldı. Bu arada, 1960’larda Amerikan toplumundaki sosyo-ekonomik değişiklikler subay kültürünü de değiştirmiş, muhariplik ruhu, kıta deneyimi, liderlik yetenekleri gibi temel kavramların yerini, istatistiki rakamlar, gözalıcı ‘sicil dosyaları’ almıştı. Bu durum Amerikan subayını, memura dönüştürdü. Yükselebilmek için komutanlık ‘başarıları’ değil, sicil dosyalarında komutanlık ‘yaptıklarını’ gösteren kayıtlar yeterli olmaya başladı. Terfilerde, karargah görevleri, kişisel bağlantılar, arkası arkasına alınan (askerlikle ilgili, ilgisiz) akademik unvanlar belirleyici olmaya başladı. Vietnam’a ilk birliklerin gönderilmeye başlandığı 1965 yılında, Amerikan ordusunda açıklık, dürüstlük, doğruları dürüstçe ifade etme ‘cesaret’ gerektirir hale gelmiş, bu tür tutum ve davranışlar subayların ‘sicillerine’ zarar vermeye başlamıştı. Bu durum Amerikan ordusunun ‘ruhunu’ öldürdü. Vietnam’da savaşan ordu, II. Dünya Savaşı’nda, hatta Kore’de savaşan Amerikan ordusu değildir.” Lütfen şimdi, Amerikan Ordusu yerine TSK’yı koyun. 1960’lar yerine 2000’leri koyun. Bence başka bir izaha gerek yok. Aslında eklenecek başka hususlar ve zafiyetler var ancak şimdi yazmanın yeri değil.
Jandarma Genel Komutanlığı ise 1990’lardan itibaren sürekli modernleşen ve düşük yoğunluklu çatışma konusunda büyük deneyim kazanan bir ordudur. Üstelik Türkiye’nin NATO dışındaki en etkin gücüdür. Jandarma Genel Komutanlığı 175 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Jandarma, 81 il, 955 ilçe, 1500 karakolu ile hizmet vermektedir. Türkiye’nin % 92’si jandarma sorumluluk bölgesidir. PKK ile mücadelede en büyük sorumluluk jandarma teşkilatının üzerinde olmuştur. Hiçbir zaman orgeneral olamayacağını bilen jandarma subay ve astsubayları fedakar bir şekilde yıllarca terörist peşinde koşmuş, mücadele etmişlerdir.

Bir jandarma subayının ifadesi ile “Polisin teçhizatı jandarmaya göre daha hafif, askerlerin teçhizatı ise daha ağır ve etkisi yüksektir. Dolayısıyla savaşların yerini artık etnik, mezhepsel çatışmalar, terör eylemleri ve istikrarsızlıkla mücadele harekâtları almıştır. Bu alan, jandarma türü teşkilatların alanıdır. Çünkü polis, orantılılık ve ölçülülük açısından zayıf kalmaktadır. Öte yandan silahlı kuvvetlerin kullanımı şiddetli olmakta ve iç/dış kamuoylarında menfi etki yapmaktadır. Jandarmayı hem polis hem asker olarak tanımlayabiliriz. Aynı zamanda halkla iç içedir. Dolayısıyla demokratik zeminin rengine daha uygundur. (Saf askeri kuvvetlerle karşılaştırıldığında.)”
AKP Hükümeti uzun bir süreden buyana PKK’dan çok Jandarma Genel Komutanlığı’nı hedef almış, kafasına takmıştır. Bu satırların yazarı defalarca hükümeti, bölgemiz ve ülkemiz varlığı açısından riskli bir süreçten geçerken Türkiye’nin elindeki milli güç unsurlarının en önemlilerinden birisini olan jandarmayı tasfiye etmemesi konusunda uyarmıştır. Jandarma Genel Komutanlığı’nı Jandarma Genel Müdürlüğü’ne çevirmenin yanlış olduğunun altı, tarafımdan çizilince İçişleri Bakanlığı Anadolu Ajansı aracılığı ile böyle bir plan olmadığına dair uyarıda bulunmuştur.
Bugün, yapılmak istenen kanun değişikliği ile Jandarma Genel Komutanlığı Genel Müdürlüğe çevrilme yoluna girilmiştir. Bu yasa tasarısının en önemli maddeleri atama yetkisi, görev yeri değiştirme yetkisi ile görevden uzaklaştırma yetkisinin İçişleri Bakanlığı’na verilmesidir. Hükümetin İçişleri Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığına müdahale etmek istemesinin gerçek amacı “sivil gözetim ve demokratikleşmeden ziyade kendi istedikleri personeli istediği yere atamak isteğidir.” Böylece jandarmada atamalar, siyasileşecek, AKP il başkanları, il jandarma alay komutanlarının odasına kapıyı tekmeleyerek gireceklerdir. AKP, Emniyet Genel Müdürlüğü’nü nasıl tahrip etti ise şimdi aynı şeyi hatta çok daha fazlasını Jandarmaya yapacaktır.
Öte yandan görünürde Jandarma askeri niteliğini yitirmese de aslında Genelkurmay Başkanlığı ile bağını, ilişkisini ortadan kaldıracağı gibi, askeri vasfını da yitirmesine neden olacaktır. Oysa, Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı birlikler bugünkü hali ile sınır ötesi operasyon yapacak güçtedirler. Zaten Türkiye gibi bir coğrafyada yaşayan bir milletin de jandarmasının böyle olması gerekir.

Sonuç olarak ne olur ise olsun gelişmeler, siyasal sürecin Hükümetin kontrolü dışına çıktığını ve Türkiye’nin bir felakete doğru sürüklendiğini göstermektedir. Dilerim çok kötümserimdir. Dilerim düşündüklerim gerçekleşmez. Ben yanılırım. Ancak ben yanılmazsam ve Hükümet yanılıyor ise…
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Olamaz dediğimiz şeyler oluyor!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''İhanet gişesi dolup taşıyor, vizyondaki vatan ve millet düşmanlığı rekorlar kırıyor, çözülme filmine akıl almaz bir ilgi gösteriliyor'' dedi.
 Bahçeli, sosyal paylaşım sitesi Twitter'deki adresinden gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli, ''Birisi peşmergeye koridor açıyor ve PKK'yı silahlandırıyor, diğeri YPG'yi övüyor ve küresel çevrelere dalkavukluk yapıyor.Olamaz dediğimiz şeyler oluyor, 'o kadar uzun boylu değil' dediğimiz ne varsa sahneye çıkıyor'' açıklaması yaptı.
Bahçeli, ''Millet varlığı; sönmeyecek, sökülmeyecek, sinmeyecek ve susmayacak bir idrakin eseridir.
Teslim olmuş, pes etmiş, vazgeçmiş ve boyun bükmüş her idrak çözülmeye ve çökmeye mahkûmdur. Çağların karanlığına başınızı çevirip bir bakalım: Emin olun, ateş böcekleri gibi ışıldayan anı ve eserlerimizi göreceğiz'' dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli "@dbdevletbahceli" rumuzlu Twitter hesabından önemli açıklamalarda bulundu.
Bahçeli'nin mesajları şu şekilde:
''Hepinize iyi akşamlar. Ne çok sorunla boğuşuyor, ne kadar yoğun saldırı ve tahrik kampanyasıyla boğuluyoruz? Buna yürek mi dayanır, buna sabır mı katlanır?
Doğrularımızın üzeri karalanıyor, milli emanetin sütunları aşındırılıyor, ecdat yadigârı mirasımızın çizgileri siliniyor.

''İHANET GİŞESİ DOLUP TAŞIYOR''
Tehlike kol geziyor, işbirlikçiler her köşede ellerini ovuşturuyor. Çökmemizi isteyenler hep bir ağızdan tezahürat yarışına giriyor.
Bölücü terörün kuyruğuna giren, hain emelleri omuzunda gezdiren sağından soluna kadar geniş bir kuşak Türkiye'nin içini oymakla uğraşıyor.
İhanet gişesi dolup taşıyor, vizyondaki vatan ve millet düşmanlığı rekorlar kırıyor, çözülme filmine akıl almaz bir ilgi gösteriliyor.
Birisi peşmergeye koridor açıyor ve PKK'yı silahlandırıyor, diğeri YPG'yi övüyor ve küresel çevrelere dalkavukluk yapıyor.
Olamaz dediğimiz şeyler oluyor, 'o kadar uzun boylu değil' dediğimiz ne varsa sahneye çıkıyor.
Millet varlığı; sönmeyecek, sökülmeyecek, sinmeyecek ve susmayacak bir idrakin eseridir.
Teslim olmuş, pes etmiş, vazgeçmiş ve boyun bükmüş her idrak çözülmeye ve çökmeye mahkûmdur.

''FENA KALPLİLERE SÖYLEYECEK DAHA ÇOK SÖZÜMÜZ VARDIR''
Çağların karanlığına başınızı çevirip bir bakalım: Emin olun, ateş böcekleri gibi ışıldayan anı ve eserlerimizi göreceğiz.
Nice tecrübe, nice emek ve nice mücadeleyle birikmiş insanlığın kumsalında kocaman izlerimizi bulacağız.
Yalçın bir idrake, engin bir iradeye, uyuklamayan bir irfana çok ihtiyacımız olduğu gibi, fena kalplilere söyleyecek daha çok sözümüz vardır.
Meselelerin kabuğunda yaşayamayız, öze ve esasa nüfuz etmeliyiz. Tehditleri göremezsek, istismar faciasını anlayamazsak akıbet felakettir.

''BAŞAĞIN FİLİZLENMESİ İÇİN TOHUMUN ÇIKMASI GEREKİYOR''
Şuurumuzdaki pırıltılarla beraber sahiplenecek bir vatan, bir millet, dalgalanacak bir bayrak bizi bekliyor.
Başağın filizlenmesi için tohumun çıkması gerekiyor. Çorak toprak yeşermek için su istiyor. Kozasına dar gelen milli ruh zafer diyor.
İftiraya uğramış bir tarih dirilmek için fırsat gözlüyor.
Tahakkümün duvarlarını yıkmak, zalimin zulmünü gömmek, kötülüğün belini kırmak hepimizin mükellefiyetidir.
Fikirleriyle önümüzü aydınlatan iftihar kutbumuz merhum Ziya Gökalp Malta'dan kızı Seniha'ya bakın ne yazıyor:
"Türk'ün köyü de, evi de, ruhu da sükun içindedir. Ah, biz niçin bu güzel, bu mesut Türklüğü unuttuk?
"Benim sizlerden istediğim gerçek Türkler gibi tartışmasız, anlaşmazlığa düşmeden, derin bir sükun ve sükut içinde yaşayınız."
"Milletimiz istiklali ile vatanımız bütünlüğü ile kurtulmuş olduğu gün biz de herkesle beraber mesut olacağız."
Milliyetçiliğin yüz akı merhum büyüğümüz bir şiirinde yine diyor ki:
"Tarlada, tezgahta çalışan biziz. Bu vatan, bu devlet, bu millet biziz. Sevmiyoruz seni, ortadan çekil. Hükümran millettir, hükümdar değil."
25 Ekim'de vefatının 90. Yıldönümünü anacağımız merhum Gökalp'e Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
Ve diyorum ki, Diyarbakır'da talan edilen Ziya Gökalp Müzesi gün gelecek eskisinden daha görkemli yapılacak, kardeşliğin sancağı olacak.

''ALACAKARANLIKLAR DOĞACAK FECİRLERİN MÜJDESİDİR''

Yine millet kazanacak, yine ahlak ve adalet kazanacak; her zamanki gibi milliyeti belirsiz olan fesat yüzler kaybedecektir.
Merhum Cemil Meriç Kültürden İrfan'a isimli eserinde ne kadar anlamlı söylemiş: "Alacakaranlıklar doğacak fecirlerin müjdesidir."
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «