SAMSUN

GAZİMİZİN ACILARI DAHA DÜN GİBİ! 22 YILDIR pkk KURŞUNUYLA YAŞIYOR!

 Terör örgüt PKK’ın en kanlı saldırılarından Hakkari Üzümlü Karakol saldırısında yaralanan ancak gazi olamayan Hüseyin Arman, “Saldırıda 8 arkadaşım yaralandı, 14 şehit arkadaşım var
Terör örgüt PKK’ın en kanlı saldırılarından Hakkari Üzümlü Karakol saldırısında yaralanan ancak gazi olamayan Hüseyin Arman, “Saldırıda 8 arkadaşım yaralandı, 14 şehit arkadaşım var. Bu kurşun kaza kurşunu filan değil. Bu kurşun PKK’lıların sıktığı, asker arkadaşlarımı şehit eden kurşun. Ben gazilik hakkımı istiyorum” dedi.

İzmir’in Özdere ilçesinde yaşayan Hüseyin Arman, terör örgütü PKK’nın 26 Mayıs 1992’de Hakkari Çukurca’da emniyet karakoluna yönelik düzenlemiş olduğu hain saldırıda, kolundan ve kasığından PKK kurşunuyla yaralandı. Ancak Hüseyin Arman’ın kasığındaki kurşun hayati risk teşkil ettiği için çıkartılmadı. 22 yıldır PKK tarafından sıkılan kurşunu hala bedeninde taşıyan Arman, buna rağmen gazilik hakkını alamadığı için isyan etti.

“GAZİLİK HAKLARIMI İSTİYORUM”
Acemi birliğini Denizli’de yaptıktan sonra usta birliği için Sarıkamış’a giden ve ardından Hakkari Üzümlü Karakolu’nda görevlendirilen 43 yaşındaki Hüseyin Arman, 22 yıldır gazilik unvanını almak için mücadele ediyor. Çaldığı tüm kapılardan eli boş dönen talihsiz adam yaşadıklarını zaman zaman gözleri dolarak şöyle anlattı: “PKK’ların karakolumuzu baskınıyla çatışmaya girdik. Ben önce sağ kolumdan vuruldum, yarım saat sonra da sağ kalçamdan mermi girdi. Hala bu mermiyi taşıyorum. İlk müdahalemi Hakkari Askeri Hastanesi’nde yapıldıktan sonra İzmir Askeri Hastanesi’ne oradan da Ankara GATA’ya sevk edildim. GATA’da 12-13 gün yattıktan sonra taburcu oldum. Rapor sonucu birliğime gittim, askerliğimi bitirdim ve terhis oldum. Terhis olduktan sonra Güneydoğu’daki yaralanan askerlere tanınan haklardan yararlanmak için mücadele verdim. Gitmediğim, uğraşmadığım yer kalmadı. Ama hiç birinden çözüm bulamadım. Kanun’da Güneydoğu’da yaralanan, üstün başarı gösteren askerlere kamuda iş vs. olanakları yer alıyor. Ben bunların hiçbirinden yararlanamadım. Bundan önemlisi gazilik haklarımı alamadım. Biz Güneydoğu’da vurulduk, yaralandık, yanımızdaki askerlerimiz şehit oldu ama benim hala ne olduğum belli değil. Bizim birinci isteğimiz gazilik unvanımızın verilmesi ve bu unvanın verilmesinden sonra da gazilere tanınan haklardan yararlanmak. Ki ben şu anda mermiyi üzerimde taşıyorum, kasığımda taşıyorum. Esas gazi benim olmam lazım, bana zorluk çıkarmadan bu unvanı bana vermeleri lazım. Ama şimdiye kadar hiçbir yerden sonuç alamadım.”

“ELİNİ UZATIYORSUN, BAKIYORSUN, CANSIZ”
Yaşamı boyunca uğradığı kanlı saldırının hem fiziksel hem de ruhsal izlerini taşıdığını anlatan Arman, “Askerliği bitirdikten sonra da bu sorunlar bitmiyor. Haberlerde çatışma gördüğüm zaman ya da askerin yaralandığını veya şehit cenazelerini izleyemiyorum, gidemiyorum. Çünkü o olayları en derinden yaşadım. İnsanların ne çektiğini biliyoruz. Psikolojimiz normal değil. O çatışmada 14 arkadaşımız şehit oldu. Benim de içinde olduğum 8 arkadaşım da yaralandı. Beraber görev yaptığım, sırt sırta verdiğim, aynı masada yemek yediğim arkadaşlarımız yanımızda şehit oldu. Elini uzatıyorsun, bakıyorsun cansız, kanı akıyor. Bu duygu farklı bir şey. Bunları yaşarken devlet yöneticilerinin bizlere iyi gözle bakmalarını istiyoruz. Bizim vatan borcumuzdu, bunu yaptık. Bugün gene isteseler, gene gider yaparız. Gazilik hakkımızın verilmesini, madalyamızın verilmesini istiyoruz” diye konuştu.
Merminin riskli bir bölgede olduğu için doktorların müdahale etmediğini söyleyen Hüseyin Arman, vücudundaki mermiden dolayı da çalışamadığı, sürekli ağrı çektiğini ifade etti.

“SÜREKLİ AĞRI YAPIYOR, ÇALIŞAMIYORUM”
Merminin yaşamında büyük bir engel teşkil ettiğini dile getiren Arman şunları söyledi: “Askerliği bitirdikten sonra mecburen inşaatlarda çalışmak zorunda kaldık. Vücudumda bulunan mermiden dolayı inşaat işi bana ağır geliyor, çalışamıyorum, ağrı yapıyor. Nerede çalışsam sürekli ağrı yapıyor, rahatsız ediyor. Yaşamımda büyük bir engel oluyor. Bu mermi beni yaşamım boyunca fiziki ve ruhsal olarak beni çok etkiledi. Çalıştıkça bu beni psikolojik olarak da etkiliyor. Ben çalışmak istiyorum, aileme çoluğuma, çocuğuma bakabilmek için mücadele etmek istiyorum. Ama bu kurşun bana engel oluyor. Bununla bir uzun yol yürüdüğüm zaman, soğuk havalarda evde yatarken bile ağrı yapıyor. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyor yani. Bir de bunu ağrı yaptıkça da o günleri hissediyorsun. Olayın oluş halini, o anları tekrar yaşıyorsun. Bu hep bizim aklımızdan çıkmayan büyük bir sorun.”

“BU KAZA KURŞUNU DEĞİL, ARKADAŞLARIMI ŞEHİT EDEN KURŞUN”
Kendisine gazilik unvanı verilmemesinin mantığını anlamadığını dile getiren Arman, “Ben içinde bulunduğum 8 arkadaşım yaralanmış, 14 şehit arkadaşım var. Vücudumda da ben bu kurşunu taşıyorum. Bu kurşun kaza kurşunu filan değil. Bu kurşun PKK’lıların sıktığı, asker arkadaşlarımı şehit eden bir mermi. Ben bunu taşımama rağmen, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olarak doğal hakkımı istiyorum. Gazilik benim hakkım. Ben bunu istiyorum. Cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza sesleniyorum. Ne yapmam gerekiyor” şeklinde konuştu.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Şehit annesini dolandırdı! VİCDANSIZ!

ISPARTA'nın Yalvaç İlçesi'nde şehit Süleyman Kalkan'ın asker arkadaşı olduğunu söyleyerek ailesinden para istediği iddiasıyla yargılanan 23 yaşındaki Hasan B., 2 yıl 6 ay hapis ve 1660 TL para cezasına mahkum oldu.

Yalvaç'a bağlı Sücüllü Köyü'nde oturan Süleyman Kalkan, 19 Ekim 2011'de Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde vatani görevini yaptığı sırada terör örgütünün saldırısı sonucu şehit oldu. 2014 yılı Mayıs ayında Sücüllü Köyü'ne gelerek kendini şehit er Süleyman Kalkan'ın asker arkadaşı olarak tanıtan Hasan B., köylülerin yardımıyla ailenin evine gitti. Aileyle görüşen Hasan B., Süleyman Kalkan'ın şehit düştüğü saldırıda kendisinin de yaralandığını öne sürdü. Oğlunun asker arkadaşı olduğunu anlatan Hasan B.'yi gören anne Şerife Kalkan ise ne yapacağını şaşırdı.

AİLEDEN 700 LİRA ALDI

Çukurca'daki saldırıda yaralandığı için 2 yıldır tedavi gördüğünü iddia eden Hasan B. aileye, "Süleyman her gece rüyama girmeye başladı. 'Anama neden gitmedin sen. Biz kardeş değil miydik? Benim ne kötülüğümü gördün?' diye sorular soruyordu. 2 yıl hastanede yattığım için gelemedim" dedi. Gazi olmasına rağmen maddi sıkıntılar içerisinde yaşadığını belirten Hasan B., Tokat'tan Yalvaç'a otostop yaparak geldiğini, geceleri camilerde yattığını anlattı. Askerlik döneminde Süleyman Kalkan'ın kendisinden cep telefonu almak için 200 dolar borç istediğini savunan Hasan B., aileden 700 TL aldı. Süleyman Kalkan'ın mezarını soran Hasan B., dayı İsmail Kalkan ile birlikte mezara giderek dua etti, bir de fotoğraf çektirdi. Aile, başka bir şehit ailesini ziyaret edeceğini söyleyen B.'yi 1 gece misafir ettikten sonra Samsun'a uğurladı.

ANNE ŞİKAYETÇİ OLDU

Durumdan şüphelenen 45 yaşındaki Şerife Kalkan, oğlunun şehit düştüğü birliğin komutanını telefonla arayarak, durumu anlattı. Komutanın, birlikte o tarihte Hasan B. adında bir asker olmadığını söylemesi üzerine Şerife Kalkan önce jandarmaya, ardından da Cumhuriyet Savcılığı'na giderek suç duyurusunda bulundu. Yapılan araştırmada, Hasan B.'nin Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde topçu birliğinde vatani görevini yaptığını ancak Süleyman Kalkan ile hiçbir arada bulunmadığı belirlendi. Savcılık Hasan B. hakkında 'dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği' gerekçesiyle dava açtı.

'VERDİĞİM PARAYA YANMIYORUM'

Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmalara katılmayan Hasan B.'nin Kırıkkale'de oturduğu tespit edildi. Bunun üzerine, Kırıkkale Asliye Ceza Mahkemesi'nden Hasan B.'nin ifadesinin alınarak Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesi talep edildi. Hasan B. ifadesinde iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, Süleyman Kalkan'ın kendisinden aldığı borcu istediğini savundu. Şehit annesi Şerife Kalkan ise "Verdiğim paraya acımıyorum. Olsaydı daha fazla verirdim. Ancak sanki oğlum şehit olurken yanındaymış gibi yalan ifadelerle benim acımı yeniden tazelediği için onu affedemiyorum. Bu yüzden şikayetçiyim" dedi.

Davanın 10 Aralık'ta görülen son duruşmasında mahkeme heyeti, Hasan B.'nin 'dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık yapmak' suçunu işlediği gerekçesiyle 2 yıl 6 ay hapis ve 1660 TL para cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Muz Cumhuriyeti - Ömer Arslan

Ülkemizde mali seçimler yapıldı.17-25 Aralık rüşvet ve hırsızlık kasetleri, tabeler, telefon dinlemeleri, alo Fatihler havada uçuştu. Bakan çocuklarının yolsuzlukları, adam kayırmalar ayığa çıktı. Savcıların hazırladıkları suç dosyaları delilleri ile ortaya konuldu. Tutuklamalar oldu. Gözaltılar yaşandı. Sırada bekleyen dosyalar hazırlandı.

Akabinde; savcılar, polisler, hakimler sürüldü. TÜRKİYE TARİHİNDE BİR İLK YAŞANDI. Paralel yapı denilerek suç dosyaları bir bir kapatıldı. Yeni savcılar ve polis şefleri ile bu dosyalarda suç unsuruna rastlanılmadı denildi. Nihayet seçimler yolsuzluk, hırsızlık “Ne istedi de vermedik” kelimeleri ile kanun devleti yerine, bireysel aklama yasaları çıkartıldı. Böylece seçim propagandaları sona erdi. Seçimler bitti.

Nihayet 4 Mayısta sansürlü Yüce Divan kurulmasına karar verildi. Muhalefet Milletvekilleri nin ortaya koyduğu yolsuzluk delilleri halkımızdan saklanarak, Kamuoyunun duyması engellendi. Kamuoyu gerçekleri öğrenmemesi için hükumet tarafından oldukça çapa sarf edildi. Suçlanan bakanların konuşmaları ise televizyonlarda boy boy verildi. Bunun adına ileri Demokrasi denildi. Televizyonları seyredenler sanki üçüncü Dünya ülkelerinde yaşadıklarını bir an düşündüler. Balyoz, Ayışığı, Ergenokan gibi davalarda ise tam tersi uygulanmıştı. Suçluların savunmaları alınmadığı gibi halka duyurulmamış, ama işledikleri söylenen suçlar satılmış kalemşorlarca yıllarca yalan yanlış dizmece suçlarla her akşam her saat Halkımızın beyinleri yıkandı. Bu tür olaylar ancak olsa olsa Teokratik, Monarşi, Krallık ve Diktatörlükle yönetilen ülkelerde olur.Yanı Muz Cumhuriyetlerinde

Hukuk askıya alınmış. Suçlular, hırsızlıklar, yolsuzluklar Milletvekillerinin parmakları ile aklanır hale gelmiştir. Sanki T.B.M.M.inde bulunanlar,yargı ve yasa uygulayıcıları haline gelmiş.Kimin Milletvekili fazla ise onların dediği oluyor. Milletvekilleri artık yargı ve hukukun yerini almış durumda.

Mahkemeler sadece garibanlara ve hükumet karşıtları için görev yapar hale getirilmiş. Yargı sadece Siyasilerin vereceği kararları onaylama, hükumete noterlik vazifesini yerine getirme durumuna düşürülmüş. Hele hükumet yanlısı olanları sorgulamak imkansız hale gelmiş. İmtiyazlı toplum yaratılmış. Başbakan izin verirse dava açılabilecek ve soruşturma yapılabilecek. Bakanların suçlu olup olmadığının kararını gelişmiş ülkelerde Hukuk verir. Bizde ise Milletvekilleri veriyor. Sorarım! Nerede hukuk. Nerede bağımsız yargı, nerede adalet, nerede hakkaniyet, nerede özgürlük, nerede Demokrasi, nerede adil düzen, nerede Kutsal Dinimiz, nerede insan hakları, nerede Anayasa, nerede kanunlar. Kime uygulanıyor, kime uygulanmıyor. Siyasetçiler bunları bir birinize sormalısınız? Değerli vatandaşlar sizde bu yazılanları kendinize sorun. Vicdanınızın sesini dinleyin kararınızı verin.

Başta sanki üçüncü dünya ülkesin de kendimi hissediyorum deyince, belki de beni yadırgadınız. İşte bu yazdıklarımı, gördüklerimi, okuduklarımı ve yaşadıklarımızın üçüncü Dünya ülkesi olduğumuzun kanıtıdır.

Bu tür yargılanma Sadece Kabile Devletlerinde olur. Böylece bizden olan ve olmayan diye Millet ikiye ayrılır. Hükumetten yana olanlara yargı kapalı, olmayanların nefes alması bile yasak. Ya suçsuz yere zindanlara konulur, ya da iş hayatı zindan edilme yoluna gidilir. Yıllar sonrada kumpas var diyerek, vatan hainleri ile şerefli Türk Subayları aynı kefeye konularak salı verilir. Önce İŞID=PYD=PKK denilir sonra Amerika istedi diye PYD ye yardım edilir.

APO, KANDİL VE VATAN HAİNLERİ BİRLEŞTİ

İmralı’da ki katilin hazırladığı demokratikleşme paketinde, Demokratik özerklik yasal zeminde imzalandıktan sonra, silahların bırakılacağını belirtiyor. Şimdide Aponun bildirgesi Kandile getirildi. Bu şer üçgeni ülkenin parçalanması için nasıl karar verecektir. Bekleyip Türk Milleti olarak göreceğiz.İnşallah bu şer üçgenine hem yaratan hem de Halk izin vermeyecektir Değerli Vatandaşlarım “işte ileri demokrasi ve Yeni Türkiye”. Sakın unutmayın.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «