SAMSUN

Diyarbakır da Polise molotof atan 1 pkk Üyesi Yakalandı! Bir otomobil yandı!

Diyarbakır'da, çeşitli olaylarda emniyet güçlerine silahlı, bombalı ve molotoflu saldırı gerçekleştirmekte olan 1 PKK mensubunun yakalandığı belirtildi .

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nden gercekleşen açıklamada, PKK/KCK terör örgütü mensuplarının deşifre edilerek yakalanması faaliyetlerine emniyet güçleri tarafından devam edildiği açıklandı . Beyanatta , "Bu çalışmalar çerçevesinde , son dönemlerde ilimizde yapılan , 21 Ağustos 2014 günü Dicle Mahallesi Fiskaya 313. Sokak üzerinde gerçekleşen ' emniyet kuvvetlerine bombalı, molotoflu ve silahlı saldırı' olayı, 19 Eylül 2014 günü Melikahmet Mahallesi Turistik Caddesi üzerinde gerçekleşen ' emniyet kuvvetlerine bombalı, molotoflu ve silahlı saldırı' olayı, 25 Ekim 2014 günü Alipaşa Mahallesi Mazi 2. Sokak üzerinde gerçekleşen ' emniyet kuvvetlerine silahlı saldırı' olayı, 30 Ekim 2014 günü Alipaşa Mahallesi Köylü Sokak Cemil Paşa Konağı Diyarbakır Kent Müzesi isimli yerde gerçekleşen 'kamu kurumu kurşunlama' olayı, 25 Kasım 2014 günü Cemi Nebi Mahallesi Siyah Ozan Sokak'ta mevcut bulunan bir internet kafede gerçekleşen ateşli silahlı yaralama olayı olmak üzere, toplam beş ayrı silahlı saldırı eyleminin faili olan şüpheli şahıs, eylemlerde kullandığı silahı ile beraber 18 Aralık 2014 günü yakalanmıştır. Yakalanan şüpheli şahıs ile alakalı gercekleşen tetkiklerde, 2 ayrı toplumsal olayda emniyet güçlerine karşı havai fişekli ve taşlı saldırı eylemi gerçekleştirdiği tespit edilmiş ve 19 Aralık 2014 günü sevk edildiği adli makamlarca tutuklanmıştır" söylendi
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Balyoz davasından tutuksuz yargılanan Tanyeri, "CD'leri Baransu hazırladı"

Balyoz davasından yargılananların ailelerinin başlattığı "Sessiz Çığlık" eyleminin 116 haftası, yine Beşiktaş'ta bulunan Demokrasi Anıtı'nda yapıldı.
Eyleme katılan eski 1. Ordu Harekat Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri, Balyoz davasının digital delillerini oluşturan 11 ve 17. CD'ler üzerindeki yazıların kendisine ait olmadığının geçen hafta mahkemeye sunulan bilirkişi raporu ile kanıtlandığını söyledi. Tanyeri, bu iki CD üzerindeki yazıların, CD'leri sunan gazeteci Mehmet Baransu tarafından yazıldığını öne sürdü.
"İki CD baştan itibaren sahte"
Tanyeri, "Bütün delilleri ihtiva eden 11 ve 17 numaralı CD'lerin üzerindeki yazının bana ait olmadığını mahkeme süresince belgeleriyle defalarca mahkeme heyetine izah ettim. Ama maalesef aldıkları görev gereği bize ceza verebilmeleri için bu iddialarımızı duymamaları gerekiyordu ve ısrarla duymadılar. Ama ne oldu, 4 sene sonra iki CD'nin üzerindeki yazıların benim daha önce not aldığım kağıtlardan tane tane alınan harflerle, harf grupçuklarıyla oluşturulduğu, bunların bir makineyle CD'lerin üzerine aktarıldığı, bilimsel açıklamalarla, bilimsel izahlarla tek tek rapora geçirildi. Bu şu anlama geliyor; iki CD baştan itibaren sahte. Yani romanın kapağı sahte. İçinde ne yazarsa yazsın hiçbir şekilde inanılamaz. O CD'ler gerçekten ordu karargahında temin edilmiş olsa idi, üzerinde yazılar makineyle yazılmış yazılar olabilir miydi" dedi.
Baransu'yu suçladı
Şimdi mahkemenin makineyle yazdırılan yazıların nereden temin ettirildiğini araştırdığını belirten Tanyeri, "Bu yazıların ne zaman yazdırıldığı ortaya çıkarsa içindeki belgelerin iddia edildiği gibi 2003 yılında hazırlanmadığı ortaya çıkacak. Ne zaman yazıldığı ortaya çıkınca kimin yazdığı da belli olacak. 2010'dan sonra yazılmış bir belgede meşhur Baransu acaba ne diyecek. Ben de o zaman ona soracağım, bu yazı 2010'da yazılmış. Ve bu CD'ler 2010'da sendeydi. Dolayısı ile bunu o hazırladı. Arkadaşlar bu bir casusluk faaliyetidir. Ordu karargahından resmen planlarla ilgili bilgiler bir casusluk faaliyetiyle çalınmıştır. Casusluk faaliyeti yerine getirilmiştir, anlaşılmasın diye de Balyoz planıyla da örtülmüştür. Bu bilgiler basına da verilerek esas verildiği yer gizlenmiştir. Yoksa kalkıp Yunanistan planlarında niye değişiklik yaptı. Niye kıyı hattı boyunca engeller döşedi" diye konuştu. CNNTÜRK
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Restorasyonu Tamamlanan Türk ve İslam Eserleri Müzesi Açıldı!

Türk İslam değerlerinin sergilendiği çok önemli bir sergi açılırken sergide tarihte önemli yere sahip değerler ziyaretçilere açılırken Müslümanların ortak değerlerini gözler önüne seren eserlerde oldukça dikkat çekti.
Türk İslam ve Eserleri Sergisine Büyük İlgi
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, “Müslümanların göstermesi lazım gelen şey, açılışını yaptığımız bu müzedeki (Türk ve İslam Eserleri Müzesi) eserlerdir. Öbür tarafta bu eserleri yok edenlerin, insanları katledenlerin, ismine ne denirse densin, isimlerinin içinde İslam’ın hangi kelimesi geçerse geçsin İslam’la ilgisi bulunmadığı bütün dünyaya duyuruyoruz” diye belirtti .
Sultanahmet Meydanı’nda mevcut bulunan ve restorasyonu tamamlanan Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin açılış töreninde açıklama yapan Çelik, bu kadar kıymetli bir eserin restore edildikten akabinde tekrardan açılmasının kendisini sevindirdiğini belirtti .
Pakistan’ın Peşaver kentinde evvelki gün Taliban’ın bir okulda yapmış olduğu katliamın kendisini çok fazla üzdüğünü ifade eden Çelik, bunları açıkladı :
“Pakistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Nijerya’da İslam ismine vatandaşlar öldürülüyor. Özellikle çocuklar katlediliyor. İnsanlar İslam’ın sembolleri, değerleri kullanılarak kesinlikle Müslümanlıkla ilgisi olmayan birtakım katil sürüleri tarafından katlediliyor. Ama en üzüntü verici olan da çocuklar katlediliyor. Kız çocuklarının okuma hakları ellerinden alınıyor. Bu müzelerde sergilediğimiz eserler medeniyetimizin esas unsurlarıdır. Müslümanlar böylesine çok büyük akıl, kalp ve estetik birikimiyle kendilerini dünyaya gösterdiler. Müslümanların göstermesi lazım gelen şey, açılışını yaptığımız bu müzedeki eserlerdir. Öbür tarafta bu eserleri yok edenlerin, insanları katledenlerin, ismine ne denirse densin, isimlerinin içinde İslam’ın hangi kelimesi geçerse geçsin İslam’la ilgisi bulunmadığı bütün dünyaya duyuruyoruz. İslam için, Müslümanlar için can azizdir. Çocuklar, bayanlar azizdir. Bu biçimde düşünen Müslümanlar, dünyaya bu müzede sergilediğimiz eserleri vermişlerdir. Sulh mesajları vermişlerdir.”
Çelik, kültürel coğrafyanın, siyasi coğrafyanın ruhu olduğuna dikkati çekerek, dolayısıyla kültürel mirasa sahip çıkmanın gün içerisinde ve gelecek için bir tercih değil, zorunluluk olduğuna işaret etti.
Bakanlık olarak kültür alanındaki çalışmalarında önceliklerinin, Türkiye coğrafyasında yaşam bulmuş tüm medeniyetlere ait kültür varlıklarını hiçbir ayrım yapmaksızın korumak ve gelecek nesillere en sağlıklı biçimde ulaştırmak olduğunu söyleyen Çelik, sözlerini şu şekilde devam ettirdi :
“Bakanlığımızca çağdaş müzecilik anlayışı çerçevesinde, ülkemiz coğrafyasında başlangıcından günümüze kadar tüm kültürlere ait eserlerin kalıplaşmış, durağan sergileme anlayışından uzak, çağdaş teşhir yaklaşımıyla, mümkün olduğu durumlarda ören yeri canlandırmaları ve veri (bilgi) teknolojilerinden de faydalanmak yoluyla sergilenmesine çalışılmaktadır. Müzelere yalnız teşhir mekanları olarak değil, kültürel ve sosyal hayatın önemli unsurları olarak bakıyoruz. Bu meyanda müzelerimizin başta geçici ve kalıcı sergiler olmak üzere çeşitli eğitici ve tanıtıcı kültürel etkinliklerin gerçekleştirileceği, sinema, kafe, restoran, kütüphane, dinlenme alanları gibi yaşam alanları ile dahil içe, akademik çalışmaların ve etkinliklerin düzenleneceği birer cazibe merkezi haline gelmesi için gayret ediyoruz.”
Çelik, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın halihazırda değişik vilayetlerde 47 müze tatbikat çalışmasını sürdürdüğünü, bunun yanı sıra 2003’ten bu yana Bakanlığın sorumluluğundaki 123 müzenin bakım, tamir ve teşhir tanzim çalışmasının tamamlandığını, tekrar aynı dönem içerisinde 44 yeni müze ve bağlı birimin ilk defa ziyaretçisiyle buluşturulduğunu ve halen 52 müzenin plan, proje, tatbikat ve tekrardan inşasına yönelik çalışmaların devam ettiğini bildirdi.
Açılışını yaptığı Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin sadece müzecilik açısından değil, tarihi manada da önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Çelik, bunları ifade etti:
“Müze, önemini, Türk ve İslam sanatı eserlerini sistemli bir biçimde ilk defa bir araya getirmesinden ve kurulduğu zamanda Batılı devletlerin topraklarımızda başlattığı kültür yağmasına karşı atılmış en somut adım olmasından almaktadır. Ayrıca müzeye hane sahipliği yapan, 16. yüzyıla ait İbrahim Paşa Sarayı, aynı zamanda mimari olarak günümüze ulaşan bir sadrazam sarayı olması açısından da ehemmiyet taşımaktadır. Evkaf-ı İslamiye Müzesi’nin kurulması, tam bir asır evvel , İslam ve Osmanlı sanatının en orijinal örnekleri kabul edilen vakıf eserlerinin memleket dışına çıkartılmasını önlemek, ülkemiz insanının bu eserleri tanıyıp korumasını sağlamak ve bu kültür hazinesini gelecek nesillere kazandırabilmek amacıyla Evkaf Nazırı Ürgüplü Hayri Bey ve Müze-i Hümayun Müdürü Halil Edhem Bey tarafından gündeme getirilmiştir. Müze, 14 Nisan 1330, demek oluyor ki 27 Nisan 1914’te, Osmanlı Devleti’nin en sancılı olduğu dönemlerden birinde kapılarını açtığında, ülkemizde İslam sanat eserleri yağmalanıyor ve vakıf eserleri adeta sistematik bir biçimde çalınarak vatan dışına kaçırılıyordu. Osmanlı’nın Birinci Dünya Muharebesi ‘na girmesine 7 ay kala açılan Evkaf-ı İslamiye, cami, türbe ve başka dini yapılardan gelen çok fazla sayıda İslam sanat eserinin bir araya getirilerek koruma altına alınmasını sağlayarak vakıf eserlerini bir müze çatısı altında toplamıştır.”
Çelik, 2012’de başlanan ve 16,4 milyon TL harcanarak restorasyonu tamamlanan, 100. senesi kutlanan müzenin, Türk ve İslam sanatının hemen her dönemine ait 45 bin eserden oluşan zengin bir koleksiyona sahip olduğunu aktardı.
Müzede bulunan eserler hakkında da veri (bilgi) veren Çelik, şu şekilde açıkladı :
“Müze koleksiyonunda, 8. asır bitimine tarihlenen ve müzeye 1917’de kazandırılan Şam Evrakları mevcuttur. Kur’ lahza -ı Kerim’in ilk nüshalarının da muhafaza edildiği, İslam dünyası ve İslam kitap sanatının gelişimi açısından çok büyük bir hazine olan Şam Evrakları için müze teşhirinde ilk defa bu boyutta bir bölüm ayrılmıştır. Müze teşhirinde İslam arkeolojisinin ilk kazısı olarak kabul edilen Samarra kazısı buluntularının önemli bir bölümüne yer verilmiş, tekrar 19. asır başında yapılan Rakka kazısı buluntuları restore edilerek, kazı alanı canlandırması içinde ziyaretçilerimizin beğenisine sunulmuştur. Restorasyon çalışmaları esnasında ortaya çıkartılan ve müze teşhirine dahil edilen hipodrom kalıntıları ise bilim dünyasının araştırmasına sunulmuştur. Temel hatlarıyla Peygamber sevgisinin sanata yansımasının ele alındığı Kutsal Emanetler bölümünde müzemiz koleksiyonlarında muhafaza edilen Hz. Peygamber’e ait Mukaddes Emanetlere de yer verilmiştir.”
Konuşmanın ardından Bakan Çelik ve beraberindekiler müzeyi gezdi.
Törene, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Haluk Dursun, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Seracettin Şahin ve müze çalışanları katıldı.Türk ve İslam Eserleri Müzesi açıldı..
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «