SAMSUN

Terör örgütünün silahlı propagandası kamerada..

Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde 4 Nisan 2015'te yapılan bir etkinliğe silahlı terör örgütü PKK üyelerinin de katıldığına ilişkin görüntüler ortaya çıktı.

Diyadin'in Yukarıtütek köyündeki etkinlik alanında terör örgütü mensuplarının güvenlik güçlerine ateş açmasının ardından meydana gelen çatışmanın yansımaları devam ederken PKK'lı teröristlerin bu eylemden bir hafta önce de benzer bir etkinliğe katıldıkları ve örgüt propagandası yaptıkları tespit edildi.

Ağrı'daki terör saldırısına ilişkin İçişleri Bakanlığı'nın yaptığı açıklamada da vurgulanan olaya ilişkin kamera kayıtlarında, Doğubayazıt'ın Güngören köyü Kule mezrasında Abdullah Öcalan'ın doğum günü münasebetiyle düzenlenen müzikli etkinliğe silahlı terör örgütü üyelerinin de katıldığı görülüyor.

Söz konusu etkinliğe Ağrı Dağı eteklerinden silahlarıyla inerek gelen bölücü terör örgütü üyelerinin, havaya ateş açmaları ve sahnenin etrafında halay çekmeleri yer alıyor.

Görüntülerde, bölücü terör örgütü mensubu olduğu iddia edilen Murad Bazid kod adlı kişinin alandaki platforma çıkarak Kürtçe yaptığı konuşmada, vatandaşları terör örgütüne destek vermeye ve örgütün sözde mahkemelerine baş vurmaya çağırması bulunuyor. A.A
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural: PKK, AKP'nin güçlenmesini istiyor.

İşte MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Türkiye’nin sıcak gündemleriyle ilgili Bugün gazetesine önemli açıklamalarda bulundu. Vural, "AK Parti de HDP de oyun oynuyor. Çözüm Süreci PKK ve HDP ile götürülüyor, Anayasa İmralı ile görüşülüyor. Bugün geldiğimiz nokta PKK terör örgütünün ya da HDP’nin gücüyle mi oldu? Hayır. İktidarın iradesiyle oldu." dedi.

İşte Bugün gazetesinden Hüseyin Keleş'in MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile yaptığı o röportajı:

MHP'li Oktay Vural: PKK AK Parti'nin güçlü olmasını istiyor

AK Parti de HDP de oyun oynuyor. Çözüm Süreci PKK ve HDP ile götürülüyor, Anayasa İmralı ile görüşülüyor. Bugün geldiğimiz nokta PKK terör örgütünün ya da HDP’nin gücüyle mi oldu? Hayır. İktidarın iradesiyle oldu. PKK biliyor ki, kendi isteklerinin yerine getirilmesinin tek yolu AK Parti.

MHP’nin Meclis’teki en aktif milletvekili hiç kuşkusuz partinin grup başkanvekili Oktay Vural. 1999-2007 ve 2011’de İzmir’den milletvekili seçilen Vural, 30 Temmuz 2001-5 Ağustos 2002 tarihleri arasında da Ulaştırma Bakanlığı yaptı.

17 Aralık sonrasında ortaya atılan ‘Paralel’ iddiasının kanıtlanamadığını vurgulayan Oktay Vural, yolsuzluk iddialarının ise ispatlandığını ifade ediyor. Oktay Vural, “Önce suç isnat edildi. Olmaz! Önce delilden gidilir. Ama görülüyor ki, önce bir suçlu, sonra suçludan delile... Türkiye'de yolsuzluğu takip etmek suç mu? Kanunlar böyle yazıyor. Eğer sivil otoritede bir 'Paralellik’ varsa, bana delil göstermeleri lazım. 17-25 Aralık süreci içerisinde ortaya konulan somut delillerin hepsi ispatlanmıştır” diyor.

AK PARTi’DEN KOPUŞ 30 MART’TA BAŞLADI

*MHP taban itibariyle AK Parti seçmeninin oy alma potansiyeline sahip bir parti.Neden bu potansiyel MHP lehine sandığa yansımıyor?

Aslında bu kayış 30 Mart seçimlerinde oldu. AK Parti'nin oyu azaldı, MHP'nin oyu yükseldi. Dolayısıyla kitlede çözülme başladığında kayış daha hızlı oluyor. Bu bakımda MHP’nin, oluşturduğu politikayla birlikte sağ diye tabir edilen seçmen sayısına ulaşabilecek kabiliyeti olduğu kadar, günümüzdeki tartışma konuları olan milli devlet, kimlik, demokrasi gibi hususlarda, toplumun diğer kesimlerine de genişleme imkânı var.

ÇEKİRGE SIÇRAYAMAYACAK

Bu yüzden MHP, oy veren seçmen kitlesinin ikinci tercihi haline geliyor. Bu iki tercih ne zaman yükselir? Birinci tercihe oy verme kararı değiştiği zaman. Şu anda da birinci tercihe oy verme kararı değiştiği için MHP yükselişe geçti. Öyle bir şey ki MHP'nin politikalarının AK Parti seçmeni üzerinde etkili olabilmesi için, bu politikaları bu kitlelere ulaştırabilmek lazım. Ancak AK Parti bunu gördüğünden dolayı algı operasyonlarıyla bu kitlenin kendisinden kopmasını önlemek için taktiklere girişiyor. 2007'den önce girişti, 2011'den önce girişti...

Bu seçimlerden önce de MHP'nin eleştirdiği ve haklı çıktığı konularda, sanki MHP'nin duyduğu hassasiyeti kendileri de duyuyormuş gibi bir algı oluşturup, bu kopuşu kapatmak istiyorlar. Ama çekirge bir sıçrar iki sıçrar ama üç sıçramaz. 7 Haziran'da sıçrayamayacak.

AK PARTi SEÇMENi TEŞKiLATLARI SORGULUYOR

*Size göre bu süreçte toprak ve egemenlik kaybı kaçınılmaz mıdır?

Egemenlik kaybı kaçınılmazdır. Üniter ve milli devletin gevşemiş olması kaçınılmazdır. Ama toprak ile ilgili böyle bir konuda şundan endişe ediyorum; Lozan Antlaşması'na göre Karakozak'ta benim bir toprağım varken, orada PKK ve PYD'nin alan hâkimiyetini sağlamak için 100 metre bu tarafa getirildiyse, Lozan ile çizilmiş sınırlarımızı da değiştirmek için bir şey olabilir. Bu toprak kaybını bu millet kabul eder mi? Mümkün değil. AK Parti ilçe teşkilatlarına giden seçmenler, 'Bu Başkanlık ve özerklik nedir? Başkanlıkta ne vereceksiniz, bize bilgi verin' diyor. Bununla ilgili bilgiler var, mailler var.

LİBERALLER VE MUHAFAZAKARLARDAN SONRA İKTİDAR SIRASI BİZDE

*MHP hemen her seçim üçüncü parti olma konumundan kurtulamıyor. İktidar MHP için bir hayal midir?

Hiçbir zaman hayal değildir. Ben artık merkezde bulunan insanların, milliyetçi muhafazakâr seçmen kitlesini temin edecek yeni bir partiye güç vereceğine inanıyorum.Daha önce bu merkezde olup daha liberal olan kesimleri iktidara taşıdı. Sonra muhafazakâr olanları. Şimdi sıra açıkçası bizde.

BİZ AYTAÇ DURAK'LA İLGİLİ TAVIR KOYDUK AK PARTİ'DE GÖKÇEK'İ ALSIN

*CHP'yi Çözüm Süreci konusunda eleştiriyorsunuz ama CHP de size yolsuzluk meseleleriyle ilgili yeterli muhalefet yapmadığınız yönünde eleştiriler getiriyor?

Aman Allah’ım... 17-25 rumuzlu Erdoğan'ın ismini koyan biziz. 17-25 Aralık'tan önce 'Bu hükümet yolsuzluklarla çevrilmiştir' dedik.

Konuyla ilgili Meclis soruşturmalarına destek verdik. İllerimizdeki pankartlar indirildi. Bu konuda MHP olarak mukayese kabul etmez bir üstünlüğümüz var.

Varlığımız ve tavrımız nettir. Bu konularla ilgili taviz vermeyen de bir liderimiz var. Aytaç Durak'la ilgili iddialar olduğunda tavrımızı koyduk. Hadi şimdi Melih Gökçek’i alın, soruşturmanın selameti için.

TABANIMIZDAN GENÇLER İÇİN TALEP VAR

*MHP'ye yönelik bir başka eleştiri de gençlerin söz sahibi olmadığı yönünde. Özellikle de yönetimde?

Genç kesimin verdiği oylarda birinci partiyiz. MYK'mız yapıldı ve gençleşti. Bu konuda il teşkilatlarımıza bakın. 41 ilde yeni il başkanımız var. Bütün bunlar ülkü ocaklarımızdan yetişerek gelen isimler.

*Peki, teşkilatlardaki gençleşme üst yönetimde de olacak mı? Asıl eleştiri de bu noktada?

Tabii tabii. Biz siyaseti tek yönlü olarak yapmıyoruz. Fikir mücadelesini ocaklardan tutun, il ve ilçe teşkilatlarıyla yapıyoruz. MYK'mızda da genç insanlar var. Biz genç bir hareketiz.

Tabii bir devlet yönetiminin tecrübesi çerçevesinde de meseleye bakıyoruz. Gençlerimizi hazırlıyoruz ve üst kademelere geçirme konusunda da genel başkanımızın kesin bir tavrı var. Tabanda da bu yönde bir talep var.

KÜRT KARDEŞLERiMiZiN YEGÂNE ALTERNATiFi BiZiZ

*Kürt vatandaşlardan oy beklentiniz var mı?

Elbette. Zaten oy alıyoruz. 30 Mart seçimlerinde Doğu'da 12.76 ile CHP'den daha fazla oy aldık. Oy oranımız doğu ve güneydoğuda düşük ama orada toplumda bir taraftan PKK terör örgütünün baskısı, diğer taraftan da devleti yönetenler nezdinde kendine güvenlik alanı oluşturmak isteyenler var.

Siyaset o kadar da sivil değil orada. İnsanlar kime güvenecek. Terör örgütü esnafa 'Kepenk kapat' dedi. Kepengini açtıracak bir devlet olmadığı zaman ne olacak. Kürt kökenli insanlar kendisini bu milletin evladı olarak görmek istiyor.

Bu bakımdan bu seçimlerde entegrasyonu, kardeşliği, birliği arayan Kürt kökenli kardeşlerimiz için MHP yegane alternatiflerden birisidir. Kürt kökenli kardeşlerimiz arıyor beni. Arıyor adam 'PKK benim temsilcim değil' diyor. Bunu söyleyen çok insan var.Devletin kendisini yalnız bıraktığını düşünüyor.

YAPTIKLARIMIZI PAZARLAYAMIYORUZ

*MHP ile ilgili bir özeleştiri yapın desem. Neler söylersiniz?

Bir kere yaptıklarımızı pazarlamak, yani anlatmak ve iletmek konusunda yeterli değiliz. Ama bu eksiklik Türk demokrasisinin yapısal problemlerinden de kaynaklanıyor. Havuz medyalarının kurulduğu, medyanın manipüle edildiği, baskıların olduğu, medyanın tehdit edildiği bir ortam içerisinde ben kendimi velev ki anlatmaya kalksam, bu anlattıklarımı hangi medya ne ölçüde verecek?

Mesela basın toplantılarında Türkiye'nin gündemlerinden biri olan emeklilerin durumuyla ilgili görüşlerimizi ifade ediyoruz. Oradan birisi 'Efendim Çözüm Süreci' diyor. Yani medya AK Parti'nin zayıf ve toplum nezdinde eleştirilen konularda oluşabilecek alternatiflerin üzerini örtüyor.

AK PARTİ-HDP-PKK SEÇİM İŞBİRLİĞİ VAR

*Peki, iddia ettiğiniz AK Parti taktiklerine karşı nasıl bir çözümünüz var?

Biz de aslında yapılanların danışıklı dövüş olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Vatandaş da farkına vardı. HDP de AK Parti de oyun oynuyor. Sonuçta elimizde ne var? Oslo var, KCK var, İmralı tutanakları var, Dolmabahçe mutabakatı ve Oslo sonrası hazırlanmış üç tane protokol var.

Bunları öğrenen vatandaş oy vermekten çekiniyor. AK Parti bu çekince için ne yapıyor? Kontrollü gerilim... Dolaysıyla AK Parti-HDP-PKK koalisyonu ve seçim işbirliği. Cumhurbaşkanı iki hedef koydu: Anayasa ve Çözüm Süreci... Çözüm Süreci PKK ve HDP ile götürülüyor. Anayasa İmralı ile görüşülüyor. Bugün geldiğimiz nokta PKK terör örgütünün ya da HDP'nin gücüyle mi oldu? Hayır.

Türkiye'yi yöneten iktidarın iradesiyle oldu. Silahla yapamadığını, adam İmralı'da ben yaparım diyor. Kontrol ediyorum diyor. O zaman ne olması lazım?

AK Parti iktidarının devam etmesi lazım. AK Parti iktidarının devam etmesi için ne yapmak lazım? Toplumun çoğunluğunun milliyetçi-muhafazakâr olan kesimlerini uyandırmamak lazım. İkisi de bu oyunu oynuyor. Çünkü PKK biliyor ki, kendi isteklerini yerine getirmesinin tek yolu, AK Parti'nin güçlü olması.

GÜNDEMİMİZ SADECE ÇÖZÜM SÜRECİ OLMAYACAK

*Peki, bu bağlamda 7 Haziran için gerçekçi bir öngörünüz var mı?

Bizim beklentimiz MHP'nin açıkçası iktidara doğru yürümesidir. Bu seçimlere tek yönlü bir politikayla da girmiyoruz. Günümüzde AK Parti'nin politikalarından endişelenen farklı kesimler de var. Demokrasi, hukuk devleti, özgürlükler, özgür medya... MHP bu konularda da tavır ortaya koyabiliyor. Dolayısıyla mesele sadece Çözüm Süreci eksenli gelişmelerin yanında, dış politika ve ekonomi de bizim gündemimizde var.

SEÇMEN AK PARTİ'Yİ DERİN DONDURUCUDAN ÇIKARDI

*O zaman seçmen 7 Haziran'da süreçten rahatsızlığını sandığa yansıtacak diyorsunuz?

Elbette. Bu sorgulamalar ve kendi içlerindeki suçlamalar, tabandan gelen baskının neticesinde oluyor. Taban sorgulayınca, tavan da sorgulamak zorunda kalıyor. Tabanın dip dalgasının olduğunu düşünüyorum. AK Parti kendisinden kopan seçmen kitlesini gördüğü zaman despot bir anlayışı ortaya koyuyor. Bu konuda her türlü aracı mubah görebilir. Ama artık AK Parti derin dondurucudan çıkartılmış ve eriyor. Erime hızlanacaktır da...

PARALEL İDDİASI KANITLANAMADI

*Geçelim hâlâ Türkiye’nin gündeminde sıcaklığını koruyan yolsuzluk iddialarına. 17 Aralık’tan sonra 'Paralel' iddiası ortaya atıldı. Vicdani kanaatinize göre 15 ayda bu iddia ete kemiğe büründürülebildi mi?

Kanıtlanmış değil. Önce suç isnat edildi. Olmaz. Önce delilden gidilir. Ama görülüyor ki, önce bir suçlu, sonra suçludan delile... Türkiye'de yolsuzluğu takip etmek suç mu? Kanunlar böyle yazıyor.

Terör örgütüyle mücadele etmek suç mu? KCK paralel yapılanmasını takip etmek, iddianame hazırlamak suç mu? Kanun ona o emri vermiş. 'Vay efendim sen nasıl böyle yaparsın.' Bu nedir? Hukuk devletinden çıkmaktır. Böyle bakıldığında bir yanlışın üzerini örtmek için düşman üreterek sorumluluğu ona vermek. Bir 'Paralel' varsa, bu yapılanmayı kim korudu, kim inşa etti.

Doğrudan doğruya 17-25 Aralık'ın üzerini örtmek için siyasi amaçla ortaya konmuş bir metafordur. 35 kişinin 17 Aralık'tan sonra Erdoğan'la yaptığı toplantıda 'Algı operasyonu yapmak gerekir' neticesinden çıkan bir sonuçtur. Hukuka aykırı işlem yapan varsa, al yap. Eğer sivil otoritede bir 'Paralellik’ varsa, bana delil göstermeleri lazım. 17-25 Aralık süreci içerisinde ortaya konulan yolsuzluk iddialarıyla ilgili delillerin hepsi ispatlanmıştır.

58 AK Parti milletvekili de 'Bu darbe değildir, rüşvettir' diye söylemiştir. Bunun dışındaki şeyler, Önce Gezi Parkı'na 'Darbe' dediler. 17-25'e 'Paralel Devlet.' Yakında 'Beni de aldattı bu aynadaki adam' diyebilir. Gezi Parkı ile ilgili ‘Aldatıldım’ diyebilir. ‘Öcalan bizi kandırdı’ diyebilir.

DEVLET TÜRK OKULLARINI KORUMAK ZORUNDA

*Yurtdışındaki Türk okullarıyla ilgili kapatma girişimleri oldu. Siz bu tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?

'Yurtdışındaki okulları kapat' diyorsun. Ama Türkiye'de de okullar var. Hiçbir ülke kendi vatandaşının dışarıda yaptığı, o ülkenin de kabul ettiği bir hizmeti ya da yatırımı kötüleyemez. Korumak zorunda.

O devlet, kendi hukuku içerisinde izin vermemiş mi? O zaman senin yaptığın nedir? Hukuki değil, vicdani de değil. Orada bu okulların bulunmasıyla bir network oluşuyor. Bu önemli bir lobi faaliyetidir. Güzeldir. Bu okulları kötülediğin zaman ne oluyor? Türkiye'nin menfaatlerini haleldar etmiş oluyorsun. O ülkelerin şikâyeti yok. O halde sana ne oluyor?

TÜRK OKULLARIYLA UĞRAŞACAĞINA '0' ÇEKENLERLE UĞRAŞ

*Hiç Türk okulu ziyaretiniz oldu mu?

Yurtdışına gittiğim zaman bir iki okulu ziyaret etmiştim. Son olarak Tayland'a gittim. Eşimin tedavisi münasebetiyle. Var orada okullar. Hizmet ediyorlar. İnsanların bu hizmeti yapmasından alan razı veren razı. Sen niye bunları tehdit olarak görüyorsun.

Düşünsenize "Türk-Alman Üniversitesi'ni kapatın" ya da "Sen Benoit'i kapatın..." Böyle bir şey hiç yaşandı mı? Devlet herkesin devleti olmalıdır. Zulmedemezsin. Bu okullar Türk okulları olarak anılıyor. Okulların kapattırılma tavrı Türkiye'nin menfaatlerine uygun değildir. Ay yıldızlı bayrak var orada.

Bu faaliyetleri kesmen, Türkiye ile irtibatı kesmen demektir. Türkiye'nin aleyhine menfi propagandadır. Bir cumhurbaşkanı Türkiye aleyhine çalışır mı ya. Verdikleri bir eğitim hizmetidir. Oradaki Türk okullarıyla uğraşacağına buradaki okulların kalitesiyle uğraş. Bakın bakalım kaç bin kişi sıfır çekiyor, niye çekiyor. Bunlarla ilgilen.

HÜKÜMET BALYOZ CD'LERİNİ DİNLEDİĞİNDE 'NELER VARMIŞ NELER' DİYORDU

*Hükümet Balyoz için 'Kumpas' demeye başladı. Ne dersiniz?

Evet, kumpas dendi. ‘Aldatıldık’ dedi. İyi de bu CD'leri dinlediğin zaman ‘Vay vay vay neler olmuş' diyen sen değil misin? Bu hükümet yaptıklarının üstünü örtmek için bu süreçleri siyasi olarak kullandı. Var mı yok mu kimse bilmiyor.

BENCE FUAT AVNİ CUMHURBAŞKANI

*Fuat Avni ile ilgili düşünceniz nedir?

Her halde Fuat Avni cumhurbaşkanı. Çünkü her şeyi bilen o. Başka kim bilebilir? Aynaya bakınca kendisine ‘Fuat Avni’ diye hitap ediyor olabilir.



ÖCALAN MHP İKTİDARINI ENGELLEMEK İÇİN YAKALANMIŞ OLABİLİR

*Öcalan'ın yakalanma süreci olan 1999'da MHP ikinci parti oldu. Şimdi de Öcalan'ın farklı bir konumu var ve yine önümüzde bir seçim var. İki dönem arasında bir bağlantı kurarsak, seçmen tercihleri nasıl etkilenir?

Öcalan'ın yakalandığı ortamda hükümette Ecevit vardı. Biz Parlamento’da bile değildik. Dolayısıyla bu yönüyle bakıldığında belki de Öcalan'ın yakalanma süreci, MHP'nin tek başına iktidara gelmesini engellemek amacıyla yapıldı. Ama netice itibariyle MHP iktidarda değildi. Milliyetçilik yükseliyordu.

*O halde Öcalan'ın yakalanmaması MHP'yi tek başına iktidar yapabilir miydi?

Yakalanmıştır, iyi olmuştur. Hak ettiği cezanın verilmesinden yana olduk. Bundan bir oy beklentimiz olmadı. Ama hani toplumun hassas olduğu konularla ilgili gelişmeleri mukayese ettiğimiz zaman, MHP'ye yönelecek seçmen kitlesinin farklı şeylere götürmek için zamanlama onun için mi oldu? O dönem içerisinde Barzani ve Talabani'yi birbiriyle barıştırarak Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti nüvesinin oluşturulması, bu devlete yönelik de orada Öcalan'ın bulunmasının bir risk olacağı düşünülerek onu oradan ayıklayıp, bu uyumsuzluğu gidermek için bir operasyon yapıldığı da net. Ama orada ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin de Öcalan'ın yakalanmasında önemli bir kararlılık ortaya koyduğunu söyleyebilirim.

(Kaynak: Bugün/Pazar)
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

İlber Ortaylı: "Ben Kürt’üm dersin biter; buna takmayın, yok Türkiyelilik yok bilmem ne" dedi.

"Türkiyeli" kavramına karşı çıkan Ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı, "Böyle bir kavram olmaz, Sovyetler Birliği’nde bir zorunluluk, bir sopa olduğu halde hiç kimse de “Ben Sovyetim” demedi. Gerçekçi değil Türkiyeli lafı" dedi. Ortaylı, Türkiye'de Kürtlerin kimlikleri üzerinden bir baskı altında olduğu yolundaki görüşlere ilişkin olarak ise, "Nereye dövüyor? “Ben Kürt’üm” dersin biter. Buna takmayın, yok Türkiyelilik yok bilmem ne... Orada o kadar Türk yaşıyor, Almanyalıyım diyor mu?" ifadelerini kullandı.
"Okuyan çok az. Yetişmiyor. Böyle bir adam yetiştiremedik." diyen Ortaylı, "Bilmiyorum. Türkler öğrenmiyor. Filoloji ve derinlikle alakaları yok. Eskiden varmış, şimdi yok" diye konuştu.
Hürriyet'ten Zeynep Miraç'ın sorularını yanıtlayan (29 Mart 2015) İlber Ortaylı'nın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Türkler olmadan dünya tarihi yazmanın mümkün olmadığını söylüyorsunuz. Öte yandan da diyorsunuz ki, “Türk dünyası yeterli uzman yetiştirmedi”. Bu durumda dünya tarihi bizim yüzümüzden eksik mi yazılıyor?
-Hayır. Türkler olmadan dünya tarihi yazılmaz. Çünkü Türk etkisi Asya’nın uzak doğusu, Çin’den başlar; Çin, Hint, İran, sonra Rusya arazisi, Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Avrupa ve tabii yeniçağda bütün Avrupa’ya uzanır. Bunların tarihini Türk tarihini iyi bilmeden yazmak mümkün değil. Ve zaten bunu yazarken de Türklere müracaat etmediler. Oturdular, Osmanlıca, Farsça, Arapça öğrendiler bunların uzmanları. Kendileri tetkik ettiler. Bizim yazımız hem onlara göre geç hem de kendimiz doğru dürüst okuyamıyoruz. Göktürk anıtlarını okusan Uygur’u okuyamıyorsun kolay kolay.
Uzman yok mu?
-Okuyan çok az. Yetişmiyor. Böyle bir adam yetiştiremedik. Ve bunu Atatürk hissetti. Dâhi adam, o zamanın çulsuz Türkiyesi’nde Dil-Tarih’i kurdu, Edebiyat Fakültesi’ni ıslah etti. İstedi ki Türk çocukları uzman olsun. Olmadılar.
Niye olmadılar?
-Bilmiyorum. Türkler öğrenmiyor. Filoloji ve derinlikle alakaları yok. Eskiden varmış, şimdi yok.
"Dokuz yüz yıldır değişmedik"
Eskiden varmış diyorsunuz ama kitabınızdan bir cümle alıntılayayım. 12. yüzyıl düşünürü Kadı Ahmed Endülisi diyor ki, “Türklerin medeniyete felsefe, matematik, coğrafya, tarih yazma konusunda katkıları yok ama pratik zekâlıdırlar, silah ticareti yaparlar”.
-Dokuz yüz yıldır hiçbir şey değişmemiş işte. Adam Divan-ı Lügatit Türk’ü, Kutadgu Bilig’i kaçırmış, onlar ilginin dışında kalıyor. Yok işte, temel bu!
Kim bu Türkler? Herkesin işaret ettiği aynı grup mu, yoksa fili tarif eder gibi herkes başka yönden mi alıyor?
-Birbirine yakın lehçeleri konuşan, Çin sınırından Balkanlar’a kadar yaşayan bir grup var. Biz onlardanız. Diyorlar ki, “Biz bilmem kimle karışmışız”. Karışmışsan karışmışsındır, ben kan tahlili yapmıyorum. Konuştuğun dile bakarım.
Öncelik dilde mi?
-Tabii. Sen gayrimüslim ya da farklı bir etnik gruptan olsan bile, eğer konuştuğun dil Türkçeyse, kendi dilini bilmiyorsan Türksün. Ki bu Türkiye’deki azınlıklar ve etnik gruplar için tipik bir haldir. Dağdaki çoban, köylü konuşur o dili kendine göre, okumuşu konuşmaz. O zaman bitti iş.
“Konuştuğu dil Türkçeyse Türktür”. Bu kadar mı?
-O kadardır. Başka kıstas da kullanılmaz. Çok çok anasıyla babasının konuştuğu dil denir. Sovyetler Birliği’ndeki bir sürü Rus böyle oluşur. Bir Estonyalıyla bir Özbek evlenir, çocuk Rus olur. Çünkü o ikisi evde başka şey konuşamazlar.
Siz zaten Türkiyeli kavramına da itiraz ediyorsunuz...
-Böyle bir kavram olmaz. Bu, bir coğrafyaya, üstelik geç konmuş bir addır. Türkiyeli gibi bir kavram kurnazlık. Sovyetler Birliği’nde bir zorunluluk, bir sopa olduğu halde hiç kimse de “Ben Sovyetim” demedi. Gerçekçi değil Türkiyeli lafı. Bir de Türkiye’nin azınlık gruplarında ikilik vardır. Kimliğini açıkça söylersin, ben buyum dersin.
Söyleyebilse söyleyecek...
-Onun sorunu, beni ilgilendirmiyor.
Ama kimliğini açıklayanı ya dövüyorlar ya sövüyorlar.
-Nereye dövüyor? “Ben Kürt’üm” dersin biter. Buna takmayın, yok Türkiyelilik yok bilmem ne... Orada o kadar Türk yaşıyor, Almanyalıyım diyor mu?
"Onun adı Türkiya’dır"
Türklük nedir?
-Türk olmak şuurdur. Türküz demektir, o kadar. İtalyanız, Almanız gibi... Biz de Türklük şuuruna tarihin itelemesiyle eriştik. Yoksa ‘Müslümanız’dı o kimlik. Biz imparatorluğumuza Roma diyoruz, İtalyanlar da Türklerin ülkesi Turchia diyor. Bütün Avrupa’da öyle geçer, başka türlü bilmezler.
Neden ülkenin adı Rumeli değil de Türkiye oldu?
-Biz Türkiye demedik buraya, Rumeli dedik. Türkiye’yi İtalyanlar dedi. Devletin resmi adı Türkiye ve 20. yüzyılın olayıdır.
Peki kitaptaki bir bölümden yola çıkarak sorayım: Türkiya mı, Türkiye mi?
-Onun adı Türkiya’dır. Arapça telaffuzda a okunur. Milletvekili Nazlı Tlabar 1950’den sonra Meclis’te Türkiye olarak düzeltti. Ama eski nesil Türkiya der, ben de öyle derim. Ya sen Türkiyalı mısın hanım kızım? (Gülüyor)
Türk inkılabı başarısız mı?
-Türküz dedi, oldu. Çünkü mevcuda döndü. Müslümanlık’la fazla uğraşmadı. Sen bakma şimdikilerin Kemalist dönemi Stalinizmle eşitlemesine ve birtakım eziyet hikâyeleri anlatmasına. Kemalizm dinle çok uğraşmadı. Onun için Müslüman kimliği de devam etti. Çok yakın zamana kadar da din hâkim oldu. Artık değil. Artık aynı dindeki insanlar bile farklı kimlikler ileri sürüyorlar.
CNNTURK
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

İstiklal Marşı’nı En Güzel Okuyanlar Ödüllendirildi..

Manisa’da Gediz İlköğretim Kurumları öğrencileri, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Programı çerçevesinde yapılan 'İstiklal Marşımızı Güzel Okuma' yarışması sonunda düzenlenen törenle ödüllerini aldı.

Okulun konferans salonunda yapılan törene Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdür İlyas Şen, bölge müdürleri, veliler ve öğrenciler katıldı.

İlçe Milli Eğitim Müdürü İlyas Şen yaptığı konuşmada konuşmada, “İstiklal Marşımız, uğruna her türlü fedakârlığı gösterdiğimiz bu vatan topraklarında başımızı dik tutan, bağımsızlık ruhumuzun özünü taşıyan vatan sevgimizin ve özgürlük tutkumuzun en manidar ifadesidir. Tam 94 yıldır ülkemizin her köşesinde yediden yetmişe tüm milletimiz tarafından gururla, coşkuyla söylenmektedir. Bugün burada öğrencilerimiz okul idaremizin veli dayanışması ile düzenlemiş olduğu yarışma ile bunu bir kez daha göstermişlerdir. Yarışmaya 221 öğrenci İstiklal Marşımızın 10 kıtasını ezberleyerek katılmışlardı. Ödül alan 6 öğrenci olsa da aslında 221 öğrenci Marşımızı ezberleyerek ödüllerini almışlardır. İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde kabulünün 94. yıldönümünü kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk, büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u, şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet, şükran ve rahmetle anıyorum” dedi.

Okul Müdürü Erhan Çiftçi ise şöyle konuş:
"Milletimizin fertleri olarak, bize armağan edilen bu eşsiz mısralardaki, kardeşlik, birlik ve beraberlik ruhunu, bu duygu birliğini ilelebet muhafaza etmeliyiz. Bu ruhu öğrencilerimize aktarabilmenin bir yolu olarak derslerimiz dışında bu yarışmayı düzenledik. 221 öğrencimiz Milli Marşımızı ezberleyerek bu ruhu ortaya koymuştur. İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Milli Marş olarak kabul edilişinin 94. yıl dönümünde; başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahraman şehitlerimizi ve Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle anıyoruz.”
Dereceye giren öğrencilere ödüllerini İlçe Milli Eğitim Müdür İlyas verdi. Programda ödülleri dağıtan Şen, ayrıca öğrencilere hediyelerini alan Hayati Akbulut’a plaket takdim etti.
BEYAZ GAZETE
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Irak üzerinden Türkiye hedef alınıyor!..

Enbar'ın merkezine yapılan bombalı saldırıyı değerlendiren Bağdat Medya Araştırma Merkezi Müdürü Esad Süleyman, "Irak Şam Örgütü IŞİD, Enbar üzerinden Türkiye ve Ürdün’ü hedef alıyor” dedi.

Irak Şam İslam Devleti (Irak Şam Örgütü IŞİD) militanlarının, Enbar eyaletinin merkezi Ramadi'de düzenlediği ve onlarca askerin ölümüyle sonuçlanan saldırının yankıları sürüyor. Irak Şam Örgütü IŞİD'in Enbar'a yaptığı saldırılardaki hedefin sadece Irak olmadığını söyleyen Bağdat Medya Araştırma Merkezi Müdürü Esad Süleyman “IŞİD, Enbar üzerinden Ürdün ve Türkiye'yi de hedef alıyor. Ancak, Irak Şam Örgütü IŞİD'in elindeki var silahlar silahlar yeterli değil. Bu bölgeden daha ileriye gidemez. 

O yüzden Sünni şehirlere saldırıyor” dedi. Irak yönetiminden zulüm gören Sünni halkların, hükümete karşı durduğunu aktaran Süleyman bu durumun Irak Şam Örgütü IŞİD'i güçlendirdiğini ifade etti.

Kaynak:Yenişafak İnternet Yayını
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Bölücü terör örgütünün yıllardır istismar ettiği Nevruz Türk dünyasına, Türk milletine ait bir bayramdır.

Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, “Bölücü terör örgütünün yıllardır istismar ettiği Nevruz Türk dünyasına, Türk milletine ait bir bayramdır” dedi.
Nevruz Bayramı ile ilgili bir açıklama yapan Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, “Binlerce yıllık geçmişi bulunan, Türk dünyası tarafından kutlanan Nevruz, Türk milletinin dini bayramlardan sonraki tek milli bayramıdır. Bağımsız olan Orta Asya’da ve Kafkaslardaki Türk devletleri ileRusya Federasyonu ve Çin idaresindeki Türk toplulukları tarafından 3 gün ile 7 gün arasında resmi bayram olarak kutlanan nevruzun anlamı Türklerin Ergenekon’dan çıkışını sembolize etmesidir. Aynı zamanda nevruz, zor kış şartlarının sona ermesi, baharın gelmesinin müjdecisidir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kutlanan Nevruz Bayramı Cumhuriyetin ilk yıllarında da bizzat Atatürk’ün katıldığı törenlerle Ankara’da kutlanmıştır” diye konuştu.
Türk dünyasının genelinde büyük bir bayram olarak kutlanan Nevruz’un Türkiye’de daha büyük etkinliklerle kutlanmasını arzu ettiklerini ifade eden Çağlayan, “Türk dünyası ile kültürel bağları güçlendirme açısından bunu önemsiyoruz. Samsun’da geçtiğimiz yıllarda Cumhuriyet Meydanı’nda kutlanan Nevruz Bayramı kutlamalarının bu sene Alaçam’ın bir köyünde yapılmasını anlamış değiliz. Gönül isterdi ki bu sene yine Cumhuriyet Meydanı’nda Samsunlu hemşehrilerimiz ile nevruzu protokolümüzle birlikte kutlayabilseydik” şeklinde konuştu.
Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan sözlerini şöyle tamamladı: “Bölücü terör örgütünün yıllardır istismar ettiği Nevruz Türk dünyasına, Türk milletine ait bir bayramdır. Nevruzun Türk milletinin birliğine, dirliğine, güvencine vesile olmasını diliyor, Nevruz Bayramını kutluyoruz.”
İHA
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

MHP'li 52 milletvekilinden 6'sı yeniden aday olmak için başvuruda bulunmadı.

Milliyetçi Hareket Partisi’nde milletvekili aday adaylığı başvuruları sona erdi. MHP’nin Meclis grubunda yeralan 52 milletvekilinden 6′sı yeniden aday olmak için başvuruda bulunmadı. Balyoz davasından 18 yıl hapse mahkum olan emekli Korgeneral Engin Alan sabıka kaydı engeline takıldı. İstanbul milletvekili Alan, YSK’nın şartlarını taşımadığı için adaylığa başvurmadı. MHP’nin medyatik isimlerinden biri olan Iğdır Milletvekili Dr. Sinan Oğan’ın da adaylık için müracaat etmemesi dikkat çekti.

ESKİLER ADAY OLMADI

Üç partili koalisyon hükümeti döneminde Devlet Bakanlığı yapan Tokat Milletvekili Dr. Reşat Doğru aday olmayacağını açıklayan ilk isim oldu. Doğru’dan sonra DYP hükümetinde Maliye Bakanlığı yapan Manisa Milletvekili Sümer Oral ile eski Devlet eski Bakanı Antalya Milletvekili Prof.Dr. Tunca Toskay’da aday olmayan isimler arasında yer aldı.

İki yıldır Meclis’e gelmeyen Elazığ Milletvekili Enver Erdem’de adaylık başvurusu yapmadı. Erdem, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na medyan okumak için Kasım ayında Tunceli’ye giden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi Elazığ’a gelişinde karşılamadığı için tepki çekmişti. Reşat Doğru, Engin Alan, Sümer Oral, Tunca Toskay, Sinan Oğan ve Enver Erdem dışında kalan 46 mevcut milletvekili yeniden seçilebilmek için adaylık başvurusu yaptı.
DURMUŞ YILMAZ’A ÖZEL STATÜ

Merkez Bankası eski Başkanı olan ve 10. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e başdanışmanlık yapan Durmuş Yılmaz’ın ise MHP’den milletvekili adaylığına ikna edildiği öğrenildi. Parti kulislerine göre, Devlet Bahçeli, “Siyasete sıcak bakmıyorum” diye açıklama yapan Yılmaz’ı partisinden milletvekili adayı göstermek için ikna etti.

Bahçeli’nin özel kontenjanından Ankara 2. bölgeden milletvekili adayı gösterileceği öğrenilen Durmuş Yılmaz’ın diğer aday adayları gibi başvuruda bulunmayacağı bildirildi. Parti yönetiminin Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç’ın adaylığına ise sıcak bakmadığı öne sürüldü.

2 BİN 500′Ü BULDU

ANAP hükümetlerinde Devlet ve İçişleri Bakanlığı yapan Rüştü Kazım Yücelen’in oğlu Ali Yücelen’de tercihini MHP’den yana kullandı. Türkiye Genç İşadamları Derneği Başkanı olan Yücelen memleketi Mersin’den milletvekili aday adaylığı için MHP’ye başvuru yaptı. Ülke çapından milletvekili aday adaylığı için MHP’ye 2 bin 500′ü aşkın başvuru yapıldı. 2011′e göre kadın aday adaylarının sayısında da artış oldu. En çok başvuru yapılan illerin başında; Adana, İstanbul, Ankara, Bursa, Mersin ve Manisa geldi.
SÖZCÜ
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

İZMİR'in, turizm cenneti Alaçatı Ranta kurban gidiyor.

İZMİR'in, turizm cenneti Alaçatı'daki 1 otel, 24 dükkan ile 80 el sanatları tezgahı, Büyükşehir Belediyesi Yasası'yla birlikte Alaçatı Belediyesi'nin kapatılmasının ardından Diyanet İşlerine Başkanlığı ile Milli Eğitim Müdürlüğü'ne devredildi.

ALAÇATI AYAKTA

Diyanet İşleri Başkanlığı devrin gerçekleşmesinin ardından yıllardır faaliyet gösteren dükkanlar için tahliye tebligatlarını işyerlerine gönderdi. Burada, faaliyet gösteren bir otelin de, müftülük ve Kuran kursuna çevrileceği öne sürüldü. Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, uygulamanın Alaçatı'nın marka değerinin tam kalbinden vuracağını söyledi.
Büyükşehir Belediyesi Yasası'yla birlikte Alaçatı Belediyesi kapandı. Turizm cenneti olan Alaçatı'da, özellikle tatilcilerin en yoğun bulunduğu alandaki 24 işyeri ile 1 otel, İzmir Valiliği'nin kurduğu komisyonun kararıyla, Milli Eğitim Müdürlüğü ile Diyanet İşleri'ne devredildi. Devir kararı 3461 ada 5 parselde bulunan Süreyya Muzaffer Baskıcı Camisi'nin içinde yer aldığı 2 bin 100 metrekare cami alanı ve çevresi, 3920 ada 1 parsel 3 bin 740 metrekarelik Alaçatı merkezdeki konut alanı, 4 bin 642 parselde bulunan restorasyonu belediye tarafından gerçekleştirilen ve Fener Rum Patriği Bartholomeos ziyaretiyle tanınan eski kilise binası olan ve Cumhuriyet'in ilanından günümüze Pazaryeri Camisi olarak kullanılan bina ile çevresindeki 11 işyeri (2.000 metrekarelik alan), 4559 parsel Pazaryeri Camisi yanında yer alan 2 bin 79 metrekarelik alanda yer alan 11 dükkan, 4586 ve 4587 parsel Alaçatı Meydanı 2 ayrı parsel olarak toplamda 131 metrekare 4566 parsel eski belediye binası ve avlusu, 185 metrekarelik alanları kapsadı.

TAHLİYE TALEPLERİ ULAŞTI

Kamuoyunda büyük tartışma yaratan bu devir kararında son gelişme ise bu 24 işyeri ile otele, tahliye taleplerinin ulaşması oldu. Çoğunluğu turizm hizmeti veren işyerlerinin yanı sıra bu bölgede kurulu bulunan 80 el işi tezgahı da kapanacak. Burada, faaliyet gösteren bir otelin de, müftülük ve Kuran kursuna çevrileceği öne sürüldü. Karara, Alaçatı'da yaşayanların yanı sıra Çeşme ve İzmir'deki sivil toplum örgütleri de tepki gösterdi. Yarın burada protesto gösterisi düzenlemeyi planladıklarını açıkladı.

Bu arada, tebligatı alan çok sayıda işyeri sahibi de, Alaçatı turizminin kalbine hançer saplandığını, bunun yaptırmamak için mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. Ayrıca, devredilen alanın ot festivalinin yapıldığı alanı da içine almasından dolayı, bu yıl yapılmasının da zor olduğu ifade edildi.

MUHİTTİN DALGIÇ, "MARKA DEĞERİ BİTECEK"

Kararla ve devirlerin başlamasıyla, yıllardır yaratılan Alaçatı'nın marka değerinin kötü etkileneceğini hatta biteceğini söyleyen Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, “Oradaki bütün yerlerin tapusu Alaçatı Belediyesi'nin üzerinde. Okul yeri bile yıllar önce belediyeden alınan bir yer. İki ibadethane için itirazda bulunmadık. Mahkeme konusu bile yapmadık. Onlar alınsın ama diğer yerler neden alınıyor. Burası Alaçatı'nın tam orta yeri. Bu işyerleri kapandıktan sonra ya da farkı etkinlikler için kiralandıktan sonra karşısındaki yerlere gelip rahatça oturan tatilci olur mu? Bu kararla, ben Alaçatı'nın turizm gelirlerinin yüzde 25 oranında kötü etkileneceğine inanıyorum" dedi.
DHA.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Devlet Bahçeli, sosyal medyadan açıklama yaptı.

Hepinize iyi akşamlar.

Dikkat ediyor musunuz, hep dardayız, devamlı düşüyoruz, ısrarla iniyoruz, her alanda, her kesimde irtifa kaybediyor, yere çakılıyoruz.

Uçaklar düşüyor, umutlar düşüyor, vatan düşüyor, bayrak düşüyor, ahlak düşüyor, huzur düşüyor, Türkiye düşüyor, millet bölücü ayazda üşüyor.

Merkez Bankası’yla kayıkçı kavgası yapan döviz lobisi hizmetkarları milli paramızın değerini düşürüyor ve Dolara - Avro’ya selam duruyorlar.

Normalde düşenin ayağa kalkması beklenmelidir. Fakat ne kalkan var ne de kalkmanın ümit ışığı. İçimiz oldu hicran, dışımız oldu hüsran.

Üzülüyorum, düşmanların diline düştük, acınacak hallere düştük, fitnenin seline düştük, gıybetin yeline düştük, sonu meçhul yollara düştük.

Vefasızların tezgahına düştük, zalimlerin kapanına düştük, vatansızların tuzağına düştük, vicdansızların ve tefrikacıların çölüne düştük.

Farkında mısınız, hiç çıkmıyoruz, hiç yükselmiyoruz, zirvelere doğru hiç kanat açamıyoruz. Sürekli uçurumdayız, sürekli diplerde geziyoruz.

Merhum Necip Fazıl’ın dediği gibi, “alın yazımız sanki yokuşlarda susamak.” Kaderimiz sanki haksızlık, adaletsizlik ve kötülüklerle sınanmak.

Başkası düşünce çürük tahtaya basmasaydı diyenler, kendileri hem düşürüp hem düşünce tahtanın çürüklüğünden şikayet ediyor.

9 günlük arayla düşen üç F-4 tipi uçakta şehit olan 6 pilotumuz hepimizi hüzne boğdu, hepimizin yüreğini kavurdu.

Bu uçaklara uçan tabut diyorlar, kimseden ses çıkmıyor. Fırlatma mekanizması çalışmıyor deniliyor, kimsenin yüzü kızarmıyor.

Kaza yüzeysel açıklamalarla geçiştirilmesin diyoruz, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Miadı dolmuş uçaklar ölüm saçıyor diyoruz, tedbir alınmıyor

Üstelik sorumluluk mevkiinde bulunanlar F-4 tipi uçaklara milletimizin güveninin kalmadığını söyleyecek kadar küçülüyor, ahlaken düşüyor.

Madem güven kalmadıysa, bu uçaklar niçin havalanıyor? Bile bile ölüme neden davetiye çıkarılıyor? Yazık değil mi vatan evlatlarına?

Rahat ve konforları için uçan sarayları kendilerine hak gören iflas etmiş zihniyetler, kahraman pilotlarımıza uçan enkazı layık görüyorlar.

Saray yaptırıp içine saklananlara her şey reva, kahramanca vatan nöbeti bekleyenlere her şey fazla! Bu sakatlık düzelmeden akıbet düşüştür.

Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Muhterem ailelerinin acısını paylaşıyor, başsağlığı diliyorum.

Evlatlarımız ölmesin, elleri öpülesi anneleri ağıtlar yakmasın, nurlu yüzleri solmasın.

» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Fırat Çakıroğlu, Tedbir alınsaydı çok büyük işler yapacaktı!

PKK yandaşlarınca şehit edilen Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Çakıroğlu’nun, bıçaklı saldırıdan 2 gün önce de darp edildiği ortaya çıktı.

Yetkililerin önlem almamasından yakınan Çakıroğlu’nun arkadaşları, “Devlet, üniversiteleri bu eli kanlı terör örgütünden kurtarsınlar” diyor.

PKK sempatizanları tarafından şehit edilen Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun, bıçaklı saldırıdan 2 gün önce de darp edildiği ortaya çıktı. Üniversite yönetiminin tutumundan yakınan Çakıroğlu’nun arkadaşları, başarılı bir öğrenci olan Çakıroğlu’nun ülkesine daha iyi hizmet etmek amacıyla akademisyen olmak istediğini aktardı.

ÖĞRENCİLERE DERS VERİRDİ

Arkadaşlarının verdiği bilgilere göre, Çakıroğlu, Bornova Ülkü Ocakları İlçe Başkanlığı’nda düzenlenen seminerlerde eğitim toplantıları yapardı. Belli bir program dahilinde üniversite ve ortaöğretim öğrencilerine çeşitli dersler verirdi. Tarih öğrencisi olduğu için tarihi konulardan çok bahsederdi. Sözel öğrencilerin derslerine yardımcı olurdu. Ders anlatması için dışarıdan konunun uzmanını getirirdi. Cami hocalarını da getirdiği çok olurdu.

İKİ GÜN ÖNCE DE DARP EDİLDİ

Hayattaki iki idealinden biri olan akademisyenlik için derslerine çok çalışan Çakıroğlu, 3,50 ortalama ile Tarih Bölümü birincisiydi. Maddi durumu düşük olan Fırat Yılmaz Çakıroğlu, akademisyen olduktan sonra kirada oturan ailesine bir ev almak istiyordu. PKK’lıların tehditleri altında okuluna devam eden Çakıroğlu, şehit olduğu olaydan iki gün önce formasyon dersi almak için Eğitim Fakültesi’ne gitti. Derste yaşanan bir tartışmanın ardından Çakıroğlu’nun, ders çıkışında sayıları 7-8 olduğu belirtilen PKK yandaşlarınca darp edildiği öğrenildi. Otopside ortaya çıkan alnındaki tekme izinin de PKK’lılarca darp edildiği güne ait olduğu dile getirildi.

SON SÖZÜ ‘ŞEHADET’ OLDU

Hem ölüm tehditleri hem de yaşanan bu darp nedeniyle Çakıroğlu’nu olay günü yalnız bırakmak istemediklerini anlatan arkadaşları, okulda o gün yaşananları şöyle anlatıyor: “Bize göre sayılar kat ve kat çok olan PKK yandaşları, Edebiyat Fakültesi önünde bizi karşılayıp taş ve şişelerle saldırdılar. Ne oldu ise o esnada oldu. Fırat kardeşimiz haince bıçaklanarak şehit edildi. Hiçbirimiz göremedik. 600-700 metre yakınlardaki hastaneden ambulans 45 dakika sonra geldi. Sonuç olarak Fırat kardeşimizi kaybettik. Son sözü ‘şehadet’ oldu.”

‘HEPİMİZ FIRATIZ’ DEMİYORLAR

Top­lum­da­ki du­yar­sız­lı­ğa dik­kat çe­ken Ça­kı­roğ­lu’nun ar­ka­daş­la­rı, “Bir sol­cu öl­dü­ğü za­man her­kes so­kak­la­ra dö­kü­lür­ken, ‘He­pi­miz Er­me­ni­yiz, he­pi­miz Hrant’ız’ der­ken, Fı­rat öl­dü­ğü za­man kim­se ses çı­kar­mı­yor. Kim­se, ‘He­pi­miz Türk’üz, He­pi­miz Fı­rat’ız’ de­mi­yor. İn­san­lar çok du­yar­sız. Med­ya da söz ko­nu­su ki­şi­le­ri gün­ler­ce gün­de­me ge­ti­rir­ken, biz­den hiç bah­set­mi­yor” ifa­de­le­ri­ni kul­lan­dı­lar.

TEDBİR ALINSAYDI, YAŞAYACAKTI

Oku­la her gün kel­le kol­tuk­ta git­tik­le­ri­ni, hiç­bir can gü­ven­lik­le­ri­nin bu­lun­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen Ça­kı­roğ­lu’nun ar­ka­daş­la­rı, “Va­li­lik, em­ni­yet ve rek­tör­lük, uya­rı­la­rı­mı­za ve ta­lep­le­ri­mi­ze ce­vap ver­mi­yor. Hiç­bir gü­ven­lik ted­bi­ri al­mı­yor­lar. Fı­rat kar­de­şi­miz şe­hit ol­duk­tan son­ra oku­la po­lis yığ­dı­lar. Bu ön­ce­den ol­sa idi bel­ki Fı­rat öl­me­ye­cek­ti. Dev­let bü­yük­le­ri­miz üni­ver­si­te­le­ri bu eli kan­lı te­rör ör­gü­tün­den kur­tar­sın­lar. Genç­ler ölü­yor, genç­le­rin ha­yat­la­rı, eği­tim hak­la­rı el­le­rin­den alı­nı­yor” de­di­ler.



BENİM DE RESMİ Mİ ASARLAR MI?

Bor­no­va Ül­kü Ocak­la­rı İl­çe Baş­kan­lı­ğı’nın se­mi­ner sa­lo­nun­da ül­kü­cü şe­hit­le­ri­nin re­sim­le­ri bu­lu­nu­yor. Fı­rat’ın en bü­yük ar­zu­sun­un şe­hit­lik mer­te­be­si­ne ulaş­mak ol­du­ğu­nu söy­le­yen ar­ka­daş­la­rı, “Fı­rat kar­de­şi­miz, ül­kü­cü şe­hit­le­ri­nin re­sim­le­ri­ne ba­kıp, ‘Aca­ba bi­zim de res­mi­mi­zi asar­lar mı?’ di­yor­du. Şim­di ora­da Fı­rat Yıl­maz Ça­kı­roğ­lu’nun res­mi var” di­ye ko­nuş­tu­lar.







» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Terör örgütü pkk silah bırakacakmış pekiyi bunlar ne?

Alman haftalık haber dergisi Spiegel’in haberine göre Almanya’nın Peşmerge’ye gönderdiği çok sayıda silah terör örgütü PKK’nın eline geçti. Silahların başında Milan tipi zırh delici güdümlü füzeler ve parça tesirli el bombaları var.

Alman Süddeutsche gazetesinin haftalık Spiegel dergisinin bugün çıkacak sayısını referans göstererek verdiği habere göre Alman ordusuna ait Milan tipi zırh delici güdümlü füzeler ve DM51A1 tipi parça tesirli el bombaları PKK’nın elinde bulunuyor. PKK’lı savaşçıların zırh delici güdümlü füzeler ve el bombalarının olduğu, daha sonra boşalttıkları sandıkları gösterdikleri belirtildi.
HÜRRYET
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Ülkü Ocakları Öğretmenlik Mesleğini Anlattı

Kırşehir Ülkü Ocakları tarafından düzenlenen ’Kariyer Günleri’ eğitimi programları çerçevesinde öğretmenlik mesleği anlatıldı.

Kırşehir Ülkü Ocakları tarafından düzenlenen ’Kariyer Günleri’ eğitimi programları çerçevesinde öğretmenlik mesleği anlatıldı.
Her ay orta öğretim çağındaki öğrencilere düzenli olarak bir meslek gurubunun tanıtıldığı Ülkü Ocakları tarafından verilen ve ’Kariyer Günleri’ adı verilen programda öğretmenlik mesleği anlatıldı.
Kendisi de öğretmen olan Ülkü Ocakları Başkanı Kadir Güzel, mesleğin ve öğretme ilkesinin temellerini anlatırken Peygamberimiz Hz. Adem’den son peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v.)’e kadar her bir peygamberin öğretici olduğunu vurguladı.
Ulvi bir meslek olan öğretmenliğin zaman içerisinde değişen yönetmelikler sebebiyle günümüzde yaşadığı sıkıntılara değinilen program, öğrencilerin mesleğe dair merak ettiği konuların aydınlatıldığı soru-cevap bölümüyle son buldu.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Türkiye Irak'a bin konteyner gönderecek! Türkmenler içinmiş İnşallah öyledir.

Türk Kızılayı Genel Başkanı Akar, ülkenin güneyindeki Türkmen sığınmacıların barınabilmeleri için her biri 21 metrekare büyüklüğünde, bin konteyner bağışlamaya hazır olduklarını bildirdi.

Irak Başbakan Yardımcısı Salih Mutlak, Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar ve beraberindeki heyetle bir araya geldi.

Kızılay merkezinden yapılan açıklamaya göre, Mutlak'ın başkent Bağdat'taki çalışma ofisinde gerçekleşen görüşmede, Türkiye Bağdat Büyükelçisi Faruk Kaymakcı, Kızılay Genel Müdür Yardımcısı Mintez Şimşek ve Irak Kızılay Başkanı Dr. Yasin Ahmet Abbas da hazır bulundu.

Akar, Kızılay'ın, Erbil, Kerkük, Süleymaniye ve Duhok'taki insani yardım çalışmalarını anlattı. Açıklamada görüşlerine yer verilen Akar, Bağdat, Necef ve Kerbela'daki sığınmacılar için de gereken çalışmaların yapıldığını, daha fazla destek için Irak Kızılay yetkileriyle görüşmelerin devam ettiğini dile getirdi.

Türkiye bin konteyner bağışlayacak

Ahmet Lütfi Akar, Irak'ın güneyindeki Türkmen sığınmacıların barınabilmeleri için her biri 21 metrekare büyüklüğünde bin konteyner bağışlamaya hazır olduklarını Salih Mutlak'a bildirdi. Gerekli lojistik desteğin sağlanması, kamp alanının belirlenmesi ve alt yapının hazır olması durumunda konteynerleri sevk etmeye hazır olduklarını dile getiren Akar, Erbil üzerinden bölgeye insani yardım göndermeye devam edeceklerini kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Salih Mutlak da Iraklı sığınmacılar için bin konteyner göndermek isteyen Türk Kızılayı'na teşekkür ederek, söz konusu teklifi kabinede değerlendireceklerini ifade etti. İki ülke kurumlarının yakın ilişkisinden memnuniyet duyduklarını dile getiren Mutlak, diyaloğun gelişerek devam etmesini temenni etti.

AA
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Ülkücü Serhat Turak’ın ismi yaşatılacak!

Geçtiğimiz hafta elim bir trafik kazası sonrası genç yaşta hayatını kaybeden Serhat Turak’ın ismi Beyşehir Belediyesi tarafından yapılacak bir parka verilecek.

Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Teşkilatı’nı ziyaret ederek, İlçe Başkanı Mustafa Taşkın ile görüşen Belediye Başkan Murat Özaltun, yapılacak park ile ilgili istişarede bulundu.

Trafik kazası sonucu hayatını kaybeden ve Beyşehir’i derin üzüntüye boğan Beyşehir Ülkü Ocakları Başkanı Serhat Turak’ın ismini taşıyacak olan bir park ile merhum Turak’ın ismini ölümsüzleştirmek istediklerini belirten Başkan Murat Özaltun, “Geçtiğimiz günlerde trafik kazasında hayatını kaybeden Beyşehir Ülkü Ocakları Başkanı Serhat Turak için, yeni yapacağımız bir parka kardeşimizin ismini vermek istediğimizi Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanı Mustafa Taşkın Bey’e ilettik. Sağolsunlar kendileri de bu düşüncemize takdir ve teşekkürlerini ilettiler. Önümüzdeki günlerde tamamlayacağımız parkımızın açılışını da inşallah hep birlikte gerçekleştirecek ve genç yaşta aramızdan ayrılan Serhat kardeşimizin ismini Beyşehir’de ölümsüzleştirmiş olacağız. Ben tekrar merhum Serhat Turak kardeşimize yüce Allah’tan rahmet diliyor, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum” dedi.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

MHP, Karacabey kongresinde Hüseyin Erol, yeni ilçe başkanı oldu. Bursa

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Karacabey olağan kongresi iki adayın mücadelesine sahne oldu. MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın da katıldığı kongrede divanbaşkanlığını MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy üstlendi. 300 delegenin oy kullandığı seçimlerde oyların 169’unu alan Hüseyin Erol, yeni ilçe başkanı oldu.

Faaliyet ve hesap raporlarının aklanmasının ardından geçilen konuşmalar bölümünde ilk sözü MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy aldı. Özensoy, genel seçimlere dikkati çekerek Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerinin oylanacağını söyledi. 4 eski bakan hakkındaki iddialara da değinen Necati Özensoy, sandıkta bunlara gerekli cevabın verilmesini istedi.

Başkan adaylarından Hüseyin Erol aday çokluğunun MHP için zenginlik olduğunu ifade ederken, kongreye 14 gün kala ancak delege listelerine il başkanlığı kanalıyla ulaşabilmesi sebebiyle mevcut ilçe yönetimini eleştirdi. Erol, kongrede kazananın MHP olacağını söyledi. Mevcut ilçe başkanı İsmail Tezcan da konuşmasında birlik ve beraberlik çağrısında bulundu.

MHP İl Başkanı Hasan Toktaş’ın çoklu adaylarla gerçek demokrasi şölenlerine imza attıklarını belirtmesinin ardından kürsüye gelen MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman genel seçimlerde çok çalışılmasını istedi. ‘İstiklal ve istikbalimizin oylamasını yapacağız.’ diyen Büyükataman, "Millet, AKP’ye mahkum ve mecbur olmadığını çok iyi bilmelidir. 46 yıllık geçmişiyle MHP tek başına ülkenin sorunlarını çözmeye hazırdır." diye konuştu.

Konuşmaların ardından 300 delegenin sandık başına gittiği MHP Karacabey’de Hüseyin Erol’un listesi 169, İsmail Tezcan ise 130 oy aldı. Hüseyin Erol başkanlığındaki yeni MHP İlçe yönetimi şöyle: Hasan İnce, Hüseyin Yurdakul, Hasan Yurdakul, Bülent Şen, Hüseyin Yörür, Elvan Oduncu, Osman Çalışkan, Yasin Önder, Gökhan Dursun, Rahmi Asnaşa, İsmail Özbay, Mecit Tosun, Ekrem Satı, Ertuğrul Alıcı, Mukaddes Erdinç, Hilmiye Çakıcı, Tamer Dönmez ve Süleyman Özdemir.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

MHP’li Büyükataman: Toplumun kimyası bozuldu

Milliyetçi Hareket Partisi MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, 13 seneyi bulan Ak Parti iktidarının icra ettiği politika tarzı sonucunda toplumsal kutuplaşmanın hat safhaya ulaştığını söyledi.

MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, 13 seneyi bulan Ak Partiiktidarının kullandığı politika dili, icra ettiği politika tarzı sonucunda toplumsal kutuplaşmanın, gerginliğinin, ayrışmanın hat safhaya ulaştığını söyledi. Büyükataman, "Tabir yerindeyse toplumun kimyası bozuldu, ağzımızın tadı kaçtı. En ufak bir taraf bakmada, yol vermemekte, önüne geçmekte adeta cemiyet patlamaya hazır bir dinamit haline geldi" dedi.

MHP Orhangazi ilçe yönetimi, kongre sonrası düzenlenen kahvaltıda bir araya geldi. Partililerin ailelerinin de katıldığı Göl Çınar Restoran’da düzenlenen kahvaltıda konuşanMHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, bu cin buluşmaların başka ilçelere de misal olmasını istedi. Gördüğü aile fotoğrafına toplumun da gereksinim duyduğunu bildiren Büyükataman, "Toplumsal gerginlik hat safhaya ulaştı. 13 seneyi bulan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının kullandığı politika dili, icra ettiği politika tarzı sonucunda toplumsal kutuplaşmanın, gerginliğinin, ayrışmanın hat safhaya ulaştığına tanık oluyoruz" edi. Büyükataman sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tabir yerindeyse toplumun kimyası bozuldu, ağzımızın tadı kaçtı. En ufak bir taraf bakmada,, yol vermemekte, önüne geçmekte adeta cemiyet patlamaya hazır bir dinamit haline geldi. Büyük Türk milletinin en büyük parçası olan aile bağları giderek zayıflamaya, tüm değerlerimizde olduğu gibi bir milletin mayası olan aile yapımızın da çözülmeye başladığına dair çok tehlikeli işaretler başlıyor."

"KADIN ELİNE İHTİYACIMIZ VAR"

Orhangazi’de gördüğü birlikteliği çok önemsediğine dikkat çeken Büyükataman, “Toplumun normalleşmesi için ve MHP’nin başarısı için kadın eline ihtiyacımız mevcut. Kadın elinin mutlaka bu topluma değmesine, bu şefkati toplumun hissetmesine şiddetle ihtiyacımız mevcut. Hele hele MHP’nin başarısı ismine; belki yıllarca ihmal ettiğimiz, belki beceremediğimiz kadınlarımızın katkısının nihai derece mühim olduğunu, ülkenin getirildiği bu nazik dönemde, her zamankinden daha çok gereksinim olduğu katkınızı görmekten nihai derece heyecanlandım, mesut oldum" diye konuştu.

ÖZENSOY: KADIN OYLARIMIZ MAALESEF YÜZDE 30

MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy isegenel seçimlerin Türkiye için bir yol ayrımı olduğuna vurgulayarak, "Bu seçimlerde artık Milliyetçi Hareket Partisi MHP adalet ettiği iktidarı, Türk milleti de dünyada adalet ettiği yerini alacaktır" dedi.

Seçimlerde bayanların önemine değinen Özensoy, "MHP’de kadın oyları maalesef yüzde 30’u oluşturuyor. Yani her 7 erkeğe karşılık yalnızca 3 kadın MHP’ye rey veriyor. Biz sadece kadın erkek oylarını eşitlemiş olsak geçtiğimiz seçimlerde yüzde 20’ye yakın oyumuz olurdu. Hemen derhal yüzde 50 civarında her seçimde daha fazla oyumuz olurdu. Buradan hareketle söylüyorum ki, seçim döneminde beraber çalışmakta yarar mevcut. Bu devre üzerinde en fazla durmamız gereken sorun MHP’ye gelecek kadın oylarıdır" dedi. Türkiye’de kadın seçmeninin yüzde 63’ünün Ak Parti’ye rey verdiğini ifade eden Özensoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu demektir ki, AK Parti’nin aldığı yüzde 47’lik oyun neredeyse yüzde 32’si sadece kadınlardan geliyor. Ak Parti erkeklerden hiç rey almasa bile kadınlarla yüzde 32 oyu mevcut demektir. Biz kimi sokakta, kahvede, köylerde soruyoruz kimse rey vermedi söylüyorlar Ak Parti’ye. Ak Parti bu anlamda gerçekten de çok yoğun değil. Ama kadınların oyları çok yüksek. Bizimde tam tersi, kadın oylarımız düşük. Bu sebeple lütfen eşlerinize, gönüllü arkadaşlarınıza düşüncelerinizi diyin."

(DHA)
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Almanya, Ermeni ylanına ‘soykırım’ demeyecek!

Almanya’da hükümet, Ermeni meselesiyle ilgili parlamentoya verilen bir soru önergesine, 1915/1916 olaylarının soykırım olarak adlandırılmasına karşı olduğunu açıklayarak yanıt verdi.

Alman Federal Parlamentosu’ndaki ana muhalefet partisi Sol Parti, parlamentoya Ermeni meselesiyle ilgili 1915/1916 olaylarının 100’üncü yılı vesilesiyle bu olayları bir soykırım olarak görüp görmediği yönünde bir soru önergesi verdi.

Almanya Dışişleri Bakanlığı hükümet adına soru önergesine verdiği yanıtta, 1915/1916 olaylarının soykırım olarak adlandırılmasına karşı olduğunu açıkladı.

Almanya Dışişleri Bakanlığı bu olayların değerlendirilmesinin tarih bilimcilerine bırakılması gerektiğini belirterek, Türkiye’nin tezini benimsedi.

ANMA TÖRENLERİ
Almanya’daki Ermeni cemaati, Ermeni kilisesi ve kuruluşları bu yıl 24 Nisan’da 1915/1916 olaylarının 100’üncü yılı vesilesiyle anma toplantıları düzenliyor. Ermeni cemaati Alman hükümetinden bu anma toplantılarında temsil edilmesini istiyor. Alman Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili yanıtında şöyle dedi: “Hükümet şu sıralar Osmanlı İmparatorluğu’nda 1915/1916 yıllarında Ermenilere yönelik yapılan katliam ve tehcirin 100’üncü yılı anma toplantılarına katılma imkanlarını araştırıyor. Ancak şimdilik bir anma toplantısı düzenleme planımız yok.”

“TÜRKİYE VE ERMENİSTAN KENDİ ARASINDA HALLETMELİ”
Alman Dışişleri Bakanlığının soru önergesine hükümet adına verdiği cevap dört madde içeriyor:

1. 1915/1916 olaylarını ilk başta Türkiye ile Ermenistan’ın kendi arasında halletmesi gerekir.
2. Olayın soykırım olup olmadığını tarih bilimcilerine bırakmak gerekir.
3. Soykırımla ilgili Birleşmiş Milletler’in 1948’de aldığı ve 1951 yılında yürürlüğe giren kararı var. Bu karar Almanya’da 22 Şubat 1955’te yürürlüğe girdi. Bu sözleşme geriye dönük geçerli olamaz.
4. 1915/1916 olaylarının 100’üncü yıldönümüyle ilgili Ermeni cemaatleri tarafından yapılacak girişimler tarafımıza iletildi. Almanya hükümetinin şimdilik bu konuda bir anma eylemi planı yok.

“KABUL EDİLEMEZ”
Önergeyi Sol Parti adına parlamentoya sunan Ulla Jelpke, hükümetin kararını “kabul edilemez” olarak niteledi. Sol Partili Jelpke, “Federal hükümet sorumluluktan kaçıyor” dedi. Alman İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu’nun olaylar esnasında sıkı askeri bir müttefik olduğunu söyleyen Jelpke, Almanya’nın da bu konuda bir suç ortaklığı bulunduğunu iddia etti.

HÜRRİYET
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Çin, Uygur Türklerine uyguladığı işkenceye devam ediyor!

Pekin Doğu Türkistan üzerindeki baskısını artırmaya devam ediyor. Çin'in bu bölgesinde, gözaltına alınan Uygurların sayısı yaklaşık olarak iki katına çıktı. Çin hükümetleri geçmişten bugüne kadar Müslüman Uygur azınlık üzerinde büyük bir baskı uygulamaya devam ediyor.

Binlerce Doğu Türkistanlı Çin hapishanelerinde tutuluyor. 2004 yılında Doğu Türkistan'da göz altına alınanların sayısının en az 27 bin 164 olduğu ifade ediliyor. Çin'in resmi gazetesi China Daily, 2013 yılında bu sayının yüzde 95 oranında arttığını duyurdu. 

UZUN TUTUKLULUKLAR
Çinli Başsavcı Savcı Nixiang Yibulayin uzun süren tutukluluklarla ilgili olarak, "Tutuklamalar ve cezai kovuşturma arasındaki gecikme süresini, şüpheliler olabildiğince hızlı yargılanabilsin diye ve bölgede terörle mücadele konusundaki kararlılığı göstermek için, belli başlı terör olaylarında kısaltıyoruz." ifadelerini kullandı.

China Daily adli yanlışları ele aldığı editör yazısında, hızlı yargılama prosedürlerine ve konuşturmak için işkenceye başvurmayı da kapsayan cezai uygulamalara son verilmesi çağrısında bulunuyor. Fakat bu yazıda Doğu Türkistan'a atıfta bulunulmuyor.

Savcıya göre, hızlandırılmış yargılama prosedürü özellikle bölgenin başkenti Urumçi'de bir Pazar yerini hedef alarak, motosikletle patlayıcıları atıp kalabalığa karışan "terör saldırısı" faili saldırganlar için uygulandı. Resmi kaynaklara göre, söz konusu olayda 4 saldırganla birlikte toplam 39 kişi ölmüş, 90'dan fazla kişi yaralanmıştı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

CHPli Ağbaba, IŞİD’in elinden kaçan Türkmenlerle birlikte basın toplantısı düzenlendi.


CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, "Türkmenler’in Türkiye’deki durumu Kerkük’ten farklı değil" dedi.

Ağbaba, parlamentoda terör örgütü IŞİD’in elinden kaçan Iraklı Türkmen aileler ve yanlarında getirdikleri 8 çocukla birlikte basın toplantısı düzenlendi. IŞİD saldırısından kaçan Iraklı Türkmenlerin Necef, Kerbela ve Kerkük’e kaçtıklarını belirten Veliağbaba, bu üç bölge dışında Iraklı Türkmenlerin dördüncü durağının Türkiye olduğunu belirtti. Ankara’ya gelen Türkmenlerin Rakka üzerinden Kobani’ye geçiş yaptığını ve Ezidiler’le beraber Türkiye’ye giriş yaptığını dile getiren Ağbaba, "Sığınmacıların çoğu yolda kaçakçılara para vererek, onların rehberliğinde Türkiye’ye girebilmişler. Telafer’den zor şartlardan kaçarak Türkiye’ye gelen Türkmenler Ankara’da başta Sincan, Etimesgut, Demetevler, Mamak, Keçiören, Ulus, Yenimahalle, Cebeci ve Altındağ’da tutulan evlerde barınmaya çalışıyorlar" dedi.

"IŞİD’DEN KAÇARKEN YOLDA DOĞAN ÇOCUKLARDAN HECİR ARAMIZDA"

Telafer’den gelirken yolda doğan minik Hecir’in de yer aldığı toplantıda Ağbaba, "Hecir şu anda yanımızda, annesinin kucağında uyuyor. Yolda gelirken doğmuş, Hecir’in anlamı ’misafir’ demek. Maalesef bugüne kadar Türkiye Hecir’e tam anlamıyla ev sahipliği yapabilmiş değil. Hecir’in kimliği yok, doktor yüzü görmemiş ve halen hastaneye gidebilmiş değil" ifadelerini kullandı.

IŞİD’den kaçarak Türkiye’ye sığınan Türkmen evlerinden birçoğunda 15-20 kişinin bir arada çok zor koşullarda yaşadığını vurgulayan Ağbaba, "Bugün Ankara’da IŞİD zulmünden kaçıp ülkemize sığınan 6 bine yakın Türkmen bulunuyor, yaklaşık 900 aile. Ailelerin hepsi çok çocuklu, bir ailenin 4-5 çocuğu var. Çocuklar okula, hastalar hastaneye gidemiyorlar. Çocukların çoğunun bu kış günü ayaklarında ayakkabı yok. Kiralanan evler ise kömürle ısınıyor, doğalgaz bağlantıları yok. Çünkü Iraklı Türkmenlerin oturma izni yok" dedi.

"TÜRKMEN ÇOCUKLAR OKULA GİTMEK İSTİYORLAR"

IŞİD’den kaçarak Türkiye’ye sığınmak isteyen tüm Türkmenler’in sınırdan geçişlerde kolaylık istediklerini anlatan Ağbaba, şöyle devam etti:

"Suriyeli sığınmacılara sağlanan her türlü hak ve imkanın Türkmenlere de sağlanmasını istiyorlar. Hastanede acil durum ve doğum olmak üzere para istenmemesini ve sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanmak istiyorlar. Türkiye’nin Türkmenlere oturma izni vermesini, böylelikle ikametgah belgesi almayı istiyorlar. Çocuklarının eğitimlerine devam etmeleri için okula gidebilmelerini istiyorlar. Yanımdaki çocuklardan hiçbirisi okula gitmiyor. Çocuklara ’Telafer’de okula gidiyor musunuz’ diye sordum. Hepsi ’gidiyoruz’ dediler. Tevfik, Ahmet, Besime, Ayşe, Firye, Muhammet, Sait orada okula gidiyor ama Ankara’da okula gidemiyorlar. Türkmenler Türkiye topraklarında yaşamak için mutlaka çalışma izni verilmesini istiyorlar."

"TÜRKMENLERİN TÜRKİYE’DEKİ DURUMU KERKÜK’TEN FARKLI DEĞİL"

"Türkmenler Türkiye’ye gelirken büyük bir heyecanla gelmişler, çünkü buradaki kardeşlerinin kendilerine sahip çıkacağını düşünmüşler ama maalesef hayal kırıklığına uğramışlar" diyen Ağbaba, Türkmenler’in Türkiye’deki durumunun Kerkük’ten çok farklı olmadığını dile getirdi.

Eski Devlet Bakanı Hasan Gemici ve Çankaya Belediyesi yetkilileriyle beraber Türkmenler’in Abidinpaşa semtindeki kaldıkları evleri ziyaret ettiklerini anlatan Ağbaba, onların yaşamlarını kolaylaştırmak için çeşitli çalışmalar yaptıklarını dile getirdi. Çankaya Belediyesi’nin gezici sağlık ekibi göndererek Ankara’da kalan Türkmenlerin sorunlarını tespit ettiğini belirten Ağbaba, "Önümüzdeki hafta başından itibaren bir sağlık merkezinde her türlü masrafını Çankaya Belediyesi sağlamak şartıyla Türkmen kardeşlerimizin kadın-erkek her türlü tedavi hizmetlerini yürütmeye çalışacağız. Ayrıca gıda yardımları yapıyoruz, giyim yardımları yapacağız, yapmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

AĞBABA’DAN SAĞLIK BAKANLIĞI’NA ÇAĞRI

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun da Türkmenler gibi bir başka ülkeden Türkiye’ye sığındığını hatırlatan Ağbaba, "Sayın Sağlık Bakanına buradan çağrımız şu, bugün lösemi olup hastanede esir kalan çocuklar var, hamile olup çocuklarını esir bırakan, para ödeyemeyen çocuklar var. Geçtiğimiz günlerde sara hastası çocukların ilaç alamadığını gördük, ilaçlarının verilmediğini gördük, birçok çocuğun yüzünde yara çıktığını gördük. Kadın ve erkeklerin maalesef sağlıksız koşullardan dolayı alerjik hastalıklara yakalandıklarını gördük. Sağlık Bakanlığı’na çağrımız şudur, Ankara’da 6 bin Türkmen var. Nasıl ki buraya gelen Suriyeli kardeşlerimize nasıl her türlü hakkı veriyorsak, Türkmen kardeşlerimize de aynı hakkı vermeliyiz" ifadelerini kullandı.

IŞİD zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan 13 yaşındaki minik Sait, "Okul istiyorum. Biz Irak’ta okula gidiyorduk, burada da okula gitmek istiyoruz" dedi.

KASAPOĞLU’NDAN "PASAPORTLAR REHİN ALINDI" İDDİASI

Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mahmut Kasapoğlu ise Irak Türkleri meselesinin Türkiye’nin meselesi olduğunu belirtti. Kasapoğlu, "Bizim ricamız, 5-6 pasaportumuz bazı polikliniklerde, hastanelerde rehin alınmaktadır. O mülteci kardeşlerimizin pasaportunu alan kim ise derhal iade edilmesini istiyoruz. Irak Türklerinin sağlık sorunlarını bir daha böyle basın toplantılarında teşhir etmek istemiyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan ricamız, bize iş bulmasın, sadece çalışmak için önümüzdeki engeli kaldırsın" dedi.

Pasaportların hastanelerde el konulduğu iddiasına ilişkin açıklama yapan Kasapoğlu, "Saime Kadın Hastanesi’nde doğum yapan bir kızımızın hem kendinin hem de eşinin pasaportuna el konuldu. Hem senet imzalattırmışlar hem pasaportlarına hem de Irak kimliklerine el koymuşlar. Başka vakalar da var. Mesela bir yatalak hastamız şu anda evde ölmek üzere, Dışkapı Hastanesi’nin kapısından bile sokamadık. Bugün özel bir polikliniğe uğrayacak tedavi olacak. Çankaya Belediyesi tedavisini üstlendi" ifadelerini kullandı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Konya'daki Iraklı Türkmenler Barış Ve Kardeşlik Gecesinde Buluştu

Konya’da yaşayan Iraklı Türkmenler, Irak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Konya Şubesi tarafından düzenlenen "Sevgi ve Kardeşlik" programında bir araya geldi. Selçuklu Belediyesi Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) İl Müdürü Yıldız Tosun ile Konya’da yaşayan Irak, Afganistan ve Suriyeli mülteciler katıldı.

Türkmeneli Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Aydın Beyatlı, Irak’ta yeniden barış ve ilerlemiş, demokratik bir Irak istediklerini dile getirerek, bunun Türkmenlerin bertaraf edilmesi, Arapların, Sünnilerin, Şiilerin veya Kürtler’in hakkının gasp edilmesiyle mümkün olmayacağını kaydetti. Beyatlı, “Birliktelik içinde el ele vererek ancak ve ancak biz Irak’ı müreffeh bir Irak ve uluslararası mahfilde hak ettiği yere ancak getirebiliriz. Irak’ta maalesef bugün bir Arap, Kürt, Türkmen, Sünni, Şii gerginliği ve hassasiyeti gün geçtikçe daha da derinleşmekte daha da içinden çıkılamayacak bir hale gelmektedir. Bunu kim önleyecek? Bunu ancak ve ancak Irak halkı el ele vererek kardeşlik ülküsüne sarılarak mümkün olacaktır” diye konuştu.

Irak’ın bugünkü durumdan en çok etkilenen, terörden en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu kaydeden Beyatlı konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Gel gör ki, Türkiye bugün Irak’ın bütün kesimlerine, bütün katmanlarına eşit mesafede olduğu gibi Kerbela’da bir patlama mı var, Kerkük’te bir patlama mı var, Erbil’de, Musul’da bir patlama mı var hemen bir ambulans uçağını oraya göderiyor. Bu bu kesimdendir, o öbür kesimdendir diyerek değil, hepsine kucak açarak yardım etmiştir. Peki Konya ne yapmıştır? Konya adeta Türkiye’nin örnek illerinden biri olarak mazlumlara hep kucak açmıştır. Sayın Valimiz, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız ve burada tüm sivil toplum örgütlerimiz adeta tek yürek olarak birleştiler ve Türkiye’ye Konya’ya gelen bütün göçmenlere kucaklarını açmışlardır. Bugün gerçekten IŞİD terör belasıyla karşı karşıya kaldık. Bu terör örgütü adeta İslamiyet’i savunup da oraya geliyor. Burada insanlara gerçekten çok farklı boyutta terör estirmekte ve insanları caddenin ortasında adeta boğazlamaktadır. Siz bugün bir göçmen olarak Türkiye’ye geldiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Afgan olsun, Suriyeli olsun, Iraklı olsun kucak açtı bizlere. Bunun karşılığını en iyi şekilde vermeliyiz. Bunun karşılığını sevgiyle vereceğiz.”
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Kerkük Türklerinden eğitim hamlesi!

Kerkük ve bölgesinde yaşayan Türkmenlerin eğitime yönelik başarılı hamleleri devam ediyor. Türkmen yöneticilerin en önemli konu olarak gördükleri eğitim alanında imkanları zorlayarak yatırımlar yapılıyor. Dün yapılan tören ile Kerkük'ün Leylan Kasabasında Uzungöl Erkek Lisesi ile Yurdagül Kız Lisesi'nin açılışı yapılarak Kerküklü Türkmenlerin hizmetine sunuldu.

Türk Milletinin Eğitime verdiği önem Kerkük'te de bir kez daha kendisini gösterdi. Kerküklü Türkmenler eğitime verdikleri değeri her geçen gün biraz daha artırırken, modern dünyaya açılan en önemli kapı olan okulların yeniden inşasına aralıksız olarak devam ediyorlar. Kerkük'te açılan iki Türk okulu ile ilgili Kerküklü Eğitimci, Okul Müdürü ve Eğitim konusunda uzman ve tam bir Kerkük aşığı olan Cengiz El Attar'ın da karıldığı törenin Türkmen Eğitimi Kerkük adlı facebook sayfasında paylaşılan haber şöyle;
Türkmence eğitimi bir başarıya daha imza attı...Temel okulların sayısı giderek artıyor.Kerkük'e bağlı Leylan nahiyesinde bugün 22.01.2015 Uzungöl Erkek Lisesi ile Yurdagül Kız Lisesinin açılışı yapıldı...iki okulun açılışı birden yapıldı..açılışa çok sayıda eğitimci, yetkili, İhtisas ve İdari Müfettişler, okul müdür ve öğretmenleri, öğrenciler ve veliler katıldı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Erşad Salihi: Türkiye ile ilişkisi iyi olanlar içimize nifak sokuyorlar

Irak Türkmen Cephesi Erşad Salihi yaptığı açıklamada, Türkiye ile ilişkisi iyi olanların Türkmenler arasına nifak soktuğunu ileri sürdü.

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Erşat Salihi, Türkiye ile ilişkisi iyi olan bazı Sünni Arap liderleriyle Kürt partilerinin ITC içine nifak sokmaya çalıştığını iddia etti.

Kerkük'teki ITC binasında basına açıklamada bulunan Erşat Salihi, dışarıdan birilerinin ITC içerisinde huzursuzluk çıkarmaya çalıştığını söyledi. Salihi,“Türkiye ile ilişkileri iyi olan bazı Sünni Arap liderleriyle, Kürt partileri ITC içerisine nifak sokmaya çalışıyorlar. ITC milli bir projedir. Türkmen halkının milli projesidir. Mezhepsel bir proje değildir. Çıkarcı bir proje değildir. Onları buradan uyararak söylüyorum; bu oyunu bozmaya gücümüz yeter.”dedi.

Salihi, “Bu kişiler kirli oyunlarına devam ederlerse, biz de onların alanlarına girerek aynı şekilde karşılık veririz. Burada onlara nasihatta bulunmak istiyorum. Türkiye ile iyi olan ilişkilerinizi, iyilik ve dürüstlük için kullanın. Ancak, ITC içinde sorun yaratmak için kullanırsanız, kesinlikle buna izin vermeyeceğiz.” ifadesini kullandı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «