SAMSUN

Ülkücü Serhat Turak’ın ismi yaşatılacak!

Geçtiğimiz hafta elim bir trafik kazası sonrası genç yaşta hayatını kaybeden Serhat Turak’ın ismi Beyşehir Belediyesi tarafından yapılacak bir parka verilecek.

Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Teşkilatı’nı ziyaret ederek, İlçe Başkanı Mustafa Taşkın ile görüşen Belediye Başkan Murat Özaltun, yapılacak park ile ilgili istişarede bulundu.

Trafik kazası sonucu hayatını kaybeden ve Beyşehir’i derin üzüntüye boğan Beyşehir Ülkü Ocakları Başkanı Serhat Turak’ın ismini taşıyacak olan bir park ile merhum Turak’ın ismini ölümsüzleştirmek istediklerini belirten Başkan Murat Özaltun, “Geçtiğimiz günlerde trafik kazasında hayatını kaybeden Beyşehir Ülkü Ocakları Başkanı Serhat Turak için, yeni yapacağımız bir parka kardeşimizin ismini vermek istediğimizi Milliyetçi Hareket Partisi İlçe Başkanı Mustafa Taşkın Bey’e ilettik. Sağolsunlar kendileri de bu düşüncemize takdir ve teşekkürlerini ilettiler. Önümüzdeki günlerde tamamlayacağımız parkımızın açılışını da inşallah hep birlikte gerçekleştirecek ve genç yaşta aramızdan ayrılan Serhat kardeşimizin ismini Beyşehir’de ölümsüzleştirmiş olacağız. Ben tekrar merhum Serhat Turak kardeşimize yüce Allah’tan rahmet diliyor, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum” dedi.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

MHP, Karacabey kongresinde Hüseyin Erol, yeni ilçe başkanı oldu. Bursa

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Karacabey olağan kongresi iki adayın mücadelesine sahne oldu. MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın da katıldığı kongrede divanbaşkanlığını MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy üstlendi. 300 delegenin oy kullandığı seçimlerde oyların 169’unu alan Hüseyin Erol, yeni ilçe başkanı oldu.

Faaliyet ve hesap raporlarının aklanmasının ardından geçilen konuşmalar bölümünde ilk sözü MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy aldı. Özensoy, genel seçimlere dikkati çekerek Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerinin oylanacağını söyledi. 4 eski bakan hakkındaki iddialara da değinen Necati Özensoy, sandıkta bunlara gerekli cevabın verilmesini istedi.

Başkan adaylarından Hüseyin Erol aday çokluğunun MHP için zenginlik olduğunu ifade ederken, kongreye 14 gün kala ancak delege listelerine il başkanlığı kanalıyla ulaşabilmesi sebebiyle mevcut ilçe yönetimini eleştirdi. Erol, kongrede kazananın MHP olacağını söyledi. Mevcut ilçe başkanı İsmail Tezcan da konuşmasında birlik ve beraberlik çağrısında bulundu.

MHP İl Başkanı Hasan Toktaş’ın çoklu adaylarla gerçek demokrasi şölenlerine imza attıklarını belirtmesinin ardından kürsüye gelen MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman genel seçimlerde çok çalışılmasını istedi. ‘İstiklal ve istikbalimizin oylamasını yapacağız.’ diyen Büyükataman, "Millet, AKP’ye mahkum ve mecbur olmadığını çok iyi bilmelidir. 46 yıllık geçmişiyle MHP tek başına ülkenin sorunlarını çözmeye hazırdır." diye konuştu.

Konuşmaların ardından 300 delegenin sandık başına gittiği MHP Karacabey’de Hüseyin Erol’un listesi 169, İsmail Tezcan ise 130 oy aldı. Hüseyin Erol başkanlığındaki yeni MHP İlçe yönetimi şöyle: Hasan İnce, Hüseyin Yurdakul, Hasan Yurdakul, Bülent Şen, Hüseyin Yörür, Elvan Oduncu, Osman Çalışkan, Yasin Önder, Gökhan Dursun, Rahmi Asnaşa, İsmail Özbay, Mecit Tosun, Ekrem Satı, Ertuğrul Alıcı, Mukaddes Erdinç, Hilmiye Çakıcı, Tamer Dönmez ve Süleyman Özdemir.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

MHP’li Büyükataman: Toplumun kimyası bozuldu

Milliyetçi Hareket Partisi MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, 13 seneyi bulan Ak Parti iktidarının icra ettiği politika tarzı sonucunda toplumsal kutuplaşmanın hat safhaya ulaştığını söyledi.

MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, 13 seneyi bulan Ak Partiiktidarının kullandığı politika dili, icra ettiği politika tarzı sonucunda toplumsal kutuplaşmanın, gerginliğinin, ayrışmanın hat safhaya ulaştığını söyledi. Büyükataman, "Tabir yerindeyse toplumun kimyası bozuldu, ağzımızın tadı kaçtı. En ufak bir taraf bakmada, yol vermemekte, önüne geçmekte adeta cemiyet patlamaya hazır bir dinamit haline geldi" dedi.

MHP Orhangazi ilçe yönetimi, kongre sonrası düzenlenen kahvaltıda bir araya geldi. Partililerin ailelerinin de katıldığı Göl Çınar Restoran’da düzenlenen kahvaltıda konuşanMHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, bu cin buluşmaların başka ilçelere de misal olmasını istedi. Gördüğü aile fotoğrafına toplumun da gereksinim duyduğunu bildiren Büyükataman, "Toplumsal gerginlik hat safhaya ulaştı. 13 seneyi bulan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının kullandığı politika dili, icra ettiği politika tarzı sonucunda toplumsal kutuplaşmanın, gerginliğinin, ayrışmanın hat safhaya ulaştığına tanık oluyoruz" edi. Büyükataman sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tabir yerindeyse toplumun kimyası bozuldu, ağzımızın tadı kaçtı. En ufak bir taraf bakmada,, yol vermemekte, önüne geçmekte adeta cemiyet patlamaya hazır bir dinamit haline geldi. Büyük Türk milletinin en büyük parçası olan aile bağları giderek zayıflamaya, tüm değerlerimizde olduğu gibi bir milletin mayası olan aile yapımızın da çözülmeye başladığına dair çok tehlikeli işaretler başlıyor."

"KADIN ELİNE İHTİYACIMIZ VAR"

Orhangazi’de gördüğü birlikteliği çok önemsediğine dikkat çeken Büyükataman, “Toplumun normalleşmesi için ve MHP’nin başarısı için kadın eline ihtiyacımız mevcut. Kadın elinin mutlaka bu topluma değmesine, bu şefkati toplumun hissetmesine şiddetle ihtiyacımız mevcut. Hele hele MHP’nin başarısı ismine; belki yıllarca ihmal ettiğimiz, belki beceremediğimiz kadınlarımızın katkısının nihai derece mühim olduğunu, ülkenin getirildiği bu nazik dönemde, her zamankinden daha çok gereksinim olduğu katkınızı görmekten nihai derece heyecanlandım, mesut oldum" diye konuştu.

ÖZENSOY: KADIN OYLARIMIZ MAALESEF YÜZDE 30

MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy isegenel seçimlerin Türkiye için bir yol ayrımı olduğuna vurgulayarak, "Bu seçimlerde artık Milliyetçi Hareket Partisi MHP adalet ettiği iktidarı, Türk milleti de dünyada adalet ettiği yerini alacaktır" dedi.

Seçimlerde bayanların önemine değinen Özensoy, "MHP’de kadın oyları maalesef yüzde 30’u oluşturuyor. Yani her 7 erkeğe karşılık yalnızca 3 kadın MHP’ye rey veriyor. Biz sadece kadın erkek oylarını eşitlemiş olsak geçtiğimiz seçimlerde yüzde 20’ye yakın oyumuz olurdu. Hemen derhal yüzde 50 civarında her seçimde daha fazla oyumuz olurdu. Buradan hareketle söylüyorum ki, seçim döneminde beraber çalışmakta yarar mevcut. Bu devre üzerinde en fazla durmamız gereken sorun MHP’ye gelecek kadın oylarıdır" dedi. Türkiye’de kadın seçmeninin yüzde 63’ünün Ak Parti’ye rey verdiğini ifade eden Özensoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu demektir ki, AK Parti’nin aldığı yüzde 47’lik oyun neredeyse yüzde 32’si sadece kadınlardan geliyor. Ak Parti erkeklerden hiç rey almasa bile kadınlarla yüzde 32 oyu mevcut demektir. Biz kimi sokakta, kahvede, köylerde soruyoruz kimse rey vermedi söylüyorlar Ak Parti’ye. Ak Parti bu anlamda gerçekten de çok yoğun değil. Ama kadınların oyları çok yüksek. Bizimde tam tersi, kadın oylarımız düşük. Bu sebeple lütfen eşlerinize, gönüllü arkadaşlarınıza düşüncelerinizi diyin."

(DHA)
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Almanya, Ermeni ylanına ‘soykırım’ demeyecek!

Almanya’da hükümet, Ermeni meselesiyle ilgili parlamentoya verilen bir soru önergesine, 1915/1916 olaylarının soykırım olarak adlandırılmasına karşı olduğunu açıklayarak yanıt verdi.

Alman Federal Parlamentosu’ndaki ana muhalefet partisi Sol Parti, parlamentoya Ermeni meselesiyle ilgili 1915/1916 olaylarının 100’üncü yılı vesilesiyle bu olayları bir soykırım olarak görüp görmediği yönünde bir soru önergesi verdi.

Almanya Dışişleri Bakanlığı hükümet adına soru önergesine verdiği yanıtta, 1915/1916 olaylarının soykırım olarak adlandırılmasına karşı olduğunu açıkladı.

Almanya Dışişleri Bakanlığı bu olayların değerlendirilmesinin tarih bilimcilerine bırakılması gerektiğini belirterek, Türkiye’nin tezini benimsedi.

ANMA TÖRENLERİ
Almanya’daki Ermeni cemaati, Ermeni kilisesi ve kuruluşları bu yıl 24 Nisan’da 1915/1916 olaylarının 100’üncü yılı vesilesiyle anma toplantıları düzenliyor. Ermeni cemaati Alman hükümetinden bu anma toplantılarında temsil edilmesini istiyor. Alman Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili yanıtında şöyle dedi: “Hükümet şu sıralar Osmanlı İmparatorluğu’nda 1915/1916 yıllarında Ermenilere yönelik yapılan katliam ve tehcirin 100’üncü yılı anma toplantılarına katılma imkanlarını araştırıyor. Ancak şimdilik bir anma toplantısı düzenleme planımız yok.”

“TÜRKİYE VE ERMENİSTAN KENDİ ARASINDA HALLETMELİ”
Alman Dışişleri Bakanlığının soru önergesine hükümet adına verdiği cevap dört madde içeriyor:

1. 1915/1916 olaylarını ilk başta Türkiye ile Ermenistan’ın kendi arasında halletmesi gerekir.
2. Olayın soykırım olup olmadığını tarih bilimcilerine bırakmak gerekir.
3. Soykırımla ilgili Birleşmiş Milletler’in 1948’de aldığı ve 1951 yılında yürürlüğe giren kararı var. Bu karar Almanya’da 22 Şubat 1955’te yürürlüğe girdi. Bu sözleşme geriye dönük geçerli olamaz.
4. 1915/1916 olaylarının 100’üncü yıldönümüyle ilgili Ermeni cemaatleri tarafından yapılacak girişimler tarafımıza iletildi. Almanya hükümetinin şimdilik bu konuda bir anma eylemi planı yok.

“KABUL EDİLEMEZ”
Önergeyi Sol Parti adına parlamentoya sunan Ulla Jelpke, hükümetin kararını “kabul edilemez” olarak niteledi. Sol Partili Jelpke, “Federal hükümet sorumluluktan kaçıyor” dedi. Alman İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu’nun olaylar esnasında sıkı askeri bir müttefik olduğunu söyleyen Jelpke, Almanya’nın da bu konuda bir suç ortaklığı bulunduğunu iddia etti.

HÜRRİYET
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Çin, Uygur Türklerine uyguladığı işkenceye devam ediyor!

Pekin Doğu Türkistan üzerindeki baskısını artırmaya devam ediyor. Çin'in bu bölgesinde, gözaltına alınan Uygurların sayısı yaklaşık olarak iki katına çıktı. Çin hükümetleri geçmişten bugüne kadar Müslüman Uygur azınlık üzerinde büyük bir baskı uygulamaya devam ediyor.

Binlerce Doğu Türkistanlı Çin hapishanelerinde tutuluyor. 2004 yılında Doğu Türkistan'da göz altına alınanların sayısının en az 27 bin 164 olduğu ifade ediliyor. Çin'in resmi gazetesi China Daily, 2013 yılında bu sayının yüzde 95 oranında arttığını duyurdu. 

UZUN TUTUKLULUKLAR
Çinli Başsavcı Savcı Nixiang Yibulayin uzun süren tutukluluklarla ilgili olarak, "Tutuklamalar ve cezai kovuşturma arasındaki gecikme süresini, şüpheliler olabildiğince hızlı yargılanabilsin diye ve bölgede terörle mücadele konusundaki kararlılığı göstermek için, belli başlı terör olaylarında kısaltıyoruz." ifadelerini kullandı.

China Daily adli yanlışları ele aldığı editör yazısında, hızlı yargılama prosedürlerine ve konuşturmak için işkenceye başvurmayı da kapsayan cezai uygulamalara son verilmesi çağrısında bulunuyor. Fakat bu yazıda Doğu Türkistan'a atıfta bulunulmuyor.

Savcıya göre, hızlandırılmış yargılama prosedürü özellikle bölgenin başkenti Urumçi'de bir Pazar yerini hedef alarak, motosikletle patlayıcıları atıp kalabalığa karışan "terör saldırısı" faili saldırganlar için uygulandı. Resmi kaynaklara göre, söz konusu olayda 4 saldırganla birlikte toplam 39 kişi ölmüş, 90'dan fazla kişi yaralanmıştı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

CHPli Ağbaba, IŞİD’in elinden kaçan Türkmenlerle birlikte basın toplantısı düzenlendi.


CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, "Türkmenler’in Türkiye’deki durumu Kerkük’ten farklı değil" dedi.

Ağbaba, parlamentoda terör örgütü IŞİD’in elinden kaçan Iraklı Türkmen aileler ve yanlarında getirdikleri 8 çocukla birlikte basın toplantısı düzenlendi. IŞİD saldırısından kaçan Iraklı Türkmenlerin Necef, Kerbela ve Kerkük’e kaçtıklarını belirten Veliağbaba, bu üç bölge dışında Iraklı Türkmenlerin dördüncü durağının Türkiye olduğunu belirtti. Ankara’ya gelen Türkmenlerin Rakka üzerinden Kobani’ye geçiş yaptığını ve Ezidiler’le beraber Türkiye’ye giriş yaptığını dile getiren Ağbaba, "Sığınmacıların çoğu yolda kaçakçılara para vererek, onların rehberliğinde Türkiye’ye girebilmişler. Telafer’den zor şartlardan kaçarak Türkiye’ye gelen Türkmenler Ankara’da başta Sincan, Etimesgut, Demetevler, Mamak, Keçiören, Ulus, Yenimahalle, Cebeci ve Altındağ’da tutulan evlerde barınmaya çalışıyorlar" dedi.

"IŞİD’DEN KAÇARKEN YOLDA DOĞAN ÇOCUKLARDAN HECİR ARAMIZDA"

Telafer’den gelirken yolda doğan minik Hecir’in de yer aldığı toplantıda Ağbaba, "Hecir şu anda yanımızda, annesinin kucağında uyuyor. Yolda gelirken doğmuş, Hecir’in anlamı ’misafir’ demek. Maalesef bugüne kadar Türkiye Hecir’e tam anlamıyla ev sahipliği yapabilmiş değil. Hecir’in kimliği yok, doktor yüzü görmemiş ve halen hastaneye gidebilmiş değil" ifadelerini kullandı.

IŞİD’den kaçarak Türkiye’ye sığınan Türkmen evlerinden birçoğunda 15-20 kişinin bir arada çok zor koşullarda yaşadığını vurgulayan Ağbaba, "Bugün Ankara’da IŞİD zulmünden kaçıp ülkemize sığınan 6 bine yakın Türkmen bulunuyor, yaklaşık 900 aile. Ailelerin hepsi çok çocuklu, bir ailenin 4-5 çocuğu var. Çocuklar okula, hastalar hastaneye gidemiyorlar. Çocukların çoğunun bu kış günü ayaklarında ayakkabı yok. Kiralanan evler ise kömürle ısınıyor, doğalgaz bağlantıları yok. Çünkü Iraklı Türkmenlerin oturma izni yok" dedi.

"TÜRKMEN ÇOCUKLAR OKULA GİTMEK İSTİYORLAR"

IŞİD’den kaçarak Türkiye’ye sığınmak isteyen tüm Türkmenler’in sınırdan geçişlerde kolaylık istediklerini anlatan Ağbaba, şöyle devam etti:

"Suriyeli sığınmacılara sağlanan her türlü hak ve imkanın Türkmenlere de sağlanmasını istiyorlar. Hastanede acil durum ve doğum olmak üzere para istenmemesini ve sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanmak istiyorlar. Türkiye’nin Türkmenlere oturma izni vermesini, böylelikle ikametgah belgesi almayı istiyorlar. Çocuklarının eğitimlerine devam etmeleri için okula gidebilmelerini istiyorlar. Yanımdaki çocuklardan hiçbirisi okula gitmiyor. Çocuklara ’Telafer’de okula gidiyor musunuz’ diye sordum. Hepsi ’gidiyoruz’ dediler. Tevfik, Ahmet, Besime, Ayşe, Firye, Muhammet, Sait orada okula gidiyor ama Ankara’da okula gidemiyorlar. Türkmenler Türkiye topraklarında yaşamak için mutlaka çalışma izni verilmesini istiyorlar."

"TÜRKMENLERİN TÜRKİYE’DEKİ DURUMU KERKÜK’TEN FARKLI DEĞİL"

"Türkmenler Türkiye’ye gelirken büyük bir heyecanla gelmişler, çünkü buradaki kardeşlerinin kendilerine sahip çıkacağını düşünmüşler ama maalesef hayal kırıklığına uğramışlar" diyen Ağbaba, Türkmenler’in Türkiye’deki durumunun Kerkük’ten çok farklı olmadığını dile getirdi.

Eski Devlet Bakanı Hasan Gemici ve Çankaya Belediyesi yetkilileriyle beraber Türkmenler’in Abidinpaşa semtindeki kaldıkları evleri ziyaret ettiklerini anlatan Ağbaba, onların yaşamlarını kolaylaştırmak için çeşitli çalışmalar yaptıklarını dile getirdi. Çankaya Belediyesi’nin gezici sağlık ekibi göndererek Ankara’da kalan Türkmenlerin sorunlarını tespit ettiğini belirten Ağbaba, "Önümüzdeki hafta başından itibaren bir sağlık merkezinde her türlü masrafını Çankaya Belediyesi sağlamak şartıyla Türkmen kardeşlerimizin kadın-erkek her türlü tedavi hizmetlerini yürütmeye çalışacağız. Ayrıca gıda yardımları yapıyoruz, giyim yardımları yapacağız, yapmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

AĞBABA’DAN SAĞLIK BAKANLIĞI’NA ÇAĞRI

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun da Türkmenler gibi bir başka ülkeden Türkiye’ye sığındığını hatırlatan Ağbaba, "Sayın Sağlık Bakanına buradan çağrımız şu, bugün lösemi olup hastanede esir kalan çocuklar var, hamile olup çocuklarını esir bırakan, para ödeyemeyen çocuklar var. Geçtiğimiz günlerde sara hastası çocukların ilaç alamadığını gördük, ilaçlarının verilmediğini gördük, birçok çocuğun yüzünde yara çıktığını gördük. Kadın ve erkeklerin maalesef sağlıksız koşullardan dolayı alerjik hastalıklara yakalandıklarını gördük. Sağlık Bakanlığı’na çağrımız şudur, Ankara’da 6 bin Türkmen var. Nasıl ki buraya gelen Suriyeli kardeşlerimize nasıl her türlü hakkı veriyorsak, Türkmen kardeşlerimize de aynı hakkı vermeliyiz" ifadelerini kullandı.

IŞİD zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan 13 yaşındaki minik Sait, "Okul istiyorum. Biz Irak’ta okula gidiyorduk, burada da okula gitmek istiyoruz" dedi.

KASAPOĞLU’NDAN "PASAPORTLAR REHİN ALINDI" İDDİASI

Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mahmut Kasapoğlu ise Irak Türkleri meselesinin Türkiye’nin meselesi olduğunu belirtti. Kasapoğlu, "Bizim ricamız, 5-6 pasaportumuz bazı polikliniklerde, hastanelerde rehin alınmaktadır. O mülteci kardeşlerimizin pasaportunu alan kim ise derhal iade edilmesini istiyoruz. Irak Türklerinin sağlık sorunlarını bir daha böyle basın toplantılarında teşhir etmek istemiyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan ricamız, bize iş bulmasın, sadece çalışmak için önümüzdeki engeli kaldırsın" dedi.

Pasaportların hastanelerde el konulduğu iddiasına ilişkin açıklama yapan Kasapoğlu, "Saime Kadın Hastanesi’nde doğum yapan bir kızımızın hem kendinin hem de eşinin pasaportuna el konuldu. Hem senet imzalattırmışlar hem pasaportlarına hem de Irak kimliklerine el koymuşlar. Başka vakalar da var. Mesela bir yatalak hastamız şu anda evde ölmek üzere, Dışkapı Hastanesi’nin kapısından bile sokamadık. Bugün özel bir polikliniğe uğrayacak tedavi olacak. Çankaya Belediyesi tedavisini üstlendi" ifadelerini kullandı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Konya'daki Iraklı Türkmenler Barış Ve Kardeşlik Gecesinde Buluştu

Konya’da yaşayan Iraklı Türkmenler, Irak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Konya Şubesi tarafından düzenlenen "Sevgi ve Kardeşlik" programında bir araya geldi. Selçuklu Belediyesi Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) İl Müdürü Yıldız Tosun ile Konya’da yaşayan Irak, Afganistan ve Suriyeli mülteciler katıldı.

Türkmeneli Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Aydın Beyatlı, Irak’ta yeniden barış ve ilerlemiş, demokratik bir Irak istediklerini dile getirerek, bunun Türkmenlerin bertaraf edilmesi, Arapların, Sünnilerin, Şiilerin veya Kürtler’in hakkının gasp edilmesiyle mümkün olmayacağını kaydetti. Beyatlı, “Birliktelik içinde el ele vererek ancak ve ancak biz Irak’ı müreffeh bir Irak ve uluslararası mahfilde hak ettiği yere ancak getirebiliriz. Irak’ta maalesef bugün bir Arap, Kürt, Türkmen, Sünni, Şii gerginliği ve hassasiyeti gün geçtikçe daha da derinleşmekte daha da içinden çıkılamayacak bir hale gelmektedir. Bunu kim önleyecek? Bunu ancak ve ancak Irak halkı el ele vererek kardeşlik ülküsüne sarılarak mümkün olacaktır” diye konuştu.

Irak’ın bugünkü durumdan en çok etkilenen, terörden en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu kaydeden Beyatlı konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Gel gör ki, Türkiye bugün Irak’ın bütün kesimlerine, bütün katmanlarına eşit mesafede olduğu gibi Kerbela’da bir patlama mı var, Kerkük’te bir patlama mı var, Erbil’de, Musul’da bir patlama mı var hemen bir ambulans uçağını oraya göderiyor. Bu bu kesimdendir, o öbür kesimdendir diyerek değil, hepsine kucak açarak yardım etmiştir. Peki Konya ne yapmıştır? Konya adeta Türkiye’nin örnek illerinden biri olarak mazlumlara hep kucak açmıştır. Sayın Valimiz, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız ve burada tüm sivil toplum örgütlerimiz adeta tek yürek olarak birleştiler ve Türkiye’ye Konya’ya gelen bütün göçmenlere kucaklarını açmışlardır. Bugün gerçekten IŞİD terör belasıyla karşı karşıya kaldık. Bu terör örgütü adeta İslamiyet’i savunup da oraya geliyor. Burada insanlara gerçekten çok farklı boyutta terör estirmekte ve insanları caddenin ortasında adeta boğazlamaktadır. Siz bugün bir göçmen olarak Türkiye’ye geldiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Afgan olsun, Suriyeli olsun, Iraklı olsun kucak açtı bizlere. Bunun karşılığını en iyi şekilde vermeliyiz. Bunun karşılığını sevgiyle vereceğiz.”
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Kerkük Türklerinden eğitim hamlesi!

Kerkük ve bölgesinde yaşayan Türkmenlerin eğitime yönelik başarılı hamleleri devam ediyor. Türkmen yöneticilerin en önemli konu olarak gördükleri eğitim alanında imkanları zorlayarak yatırımlar yapılıyor. Dün yapılan tören ile Kerkük'ün Leylan Kasabasında Uzungöl Erkek Lisesi ile Yurdagül Kız Lisesi'nin açılışı yapılarak Kerküklü Türkmenlerin hizmetine sunuldu.

Türk Milletinin Eğitime verdiği önem Kerkük'te de bir kez daha kendisini gösterdi. Kerküklü Türkmenler eğitime verdikleri değeri her geçen gün biraz daha artırırken, modern dünyaya açılan en önemli kapı olan okulların yeniden inşasına aralıksız olarak devam ediyorlar. Kerkük'te açılan iki Türk okulu ile ilgili Kerküklü Eğitimci, Okul Müdürü ve Eğitim konusunda uzman ve tam bir Kerkük aşığı olan Cengiz El Attar'ın da karıldığı törenin Türkmen Eğitimi Kerkük adlı facebook sayfasında paylaşılan haber şöyle;
Türkmence eğitimi bir başarıya daha imza attı...Temel okulların sayısı giderek artıyor.Kerkük'e bağlı Leylan nahiyesinde bugün 22.01.2015 Uzungöl Erkek Lisesi ile Yurdagül Kız Lisesinin açılışı yapıldı...iki okulun açılışı birden yapıldı..açılışa çok sayıda eğitimci, yetkili, İhtisas ve İdari Müfettişler, okul müdür ve öğretmenleri, öğrenciler ve veliler katıldı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Erşad Salihi: Türkiye ile ilişkisi iyi olanlar içimize nifak sokuyorlar

Irak Türkmen Cephesi Erşad Salihi yaptığı açıklamada, Türkiye ile ilişkisi iyi olanların Türkmenler arasına nifak soktuğunu ileri sürdü.

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Erşat Salihi, Türkiye ile ilişkisi iyi olan bazı Sünni Arap liderleriyle Kürt partilerinin ITC içine nifak sokmaya çalıştığını iddia etti.

Kerkük'teki ITC binasında basına açıklamada bulunan Erşat Salihi, dışarıdan birilerinin ITC içerisinde huzursuzluk çıkarmaya çalıştığını söyledi. Salihi,“Türkiye ile ilişkileri iyi olan bazı Sünni Arap liderleriyle, Kürt partileri ITC içerisine nifak sokmaya çalışıyorlar. ITC milli bir projedir. Türkmen halkının milli projesidir. Mezhepsel bir proje değildir. Çıkarcı bir proje değildir. Onları buradan uyararak söylüyorum; bu oyunu bozmaya gücümüz yeter.”dedi.

Salihi, “Bu kişiler kirli oyunlarına devam ederlerse, biz de onların alanlarına girerek aynı şekilde karşılık veririz. Burada onlara nasihatta bulunmak istiyorum. Türkiye ile iyi olan ilişkilerinizi, iyilik ve dürüstlük için kullanın. Ancak, ITC içinde sorun yaratmak için kullanırsanız, kesinlikle buna izin vermeyeceğiz.” ifadesini kullandı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Emniyeti'n raporu endişelerimizi haklı çıkardı: pkk'dan Nevruz'da savaş planı!

Emniyetin istihbarat raporu PKK’nın savaş hazırlığı yaptığını ortaya koydu.Örgütün, KCK’lılara bahar ayıyla birlikte ‘Serhildan hazırlığını tamamlayın’ talimatı verdiği belirlendi.

Terör örgütü PKK’nın ayaklanma hazırlığı içinde emniyet istihbaratın hazırladığı rapora yansıdı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün hazırladığı raporda terör örgütü PKK/KCK’nın 2015 Nevruzu için savaş hazırlığı yaptığı açıklandı. Şok rapora göre PKK'nın bahar ayında serhildan (ayaklanma) yapma hazırlığında olduğu belirtildi.

HER İLE AYAKLANMA TALİMATI

PKK'nın, kent merkezlerindeki KCK kadrolarına Kobani olaylarında olduğu gibi organize eylemler için hazırlıkların tamamlanması yönünde talimat verdiği, örgütün bahar aylarıyla beraber tüm yurtta eylem hazırlığında olduğu belirtildi. Diyarbakır Emniyet Müdür Yardımcısı Haluk Kundur imzalı 25 Aralık 2014 tarihli istihbarat raporu, Diyarbakır Valiliği aracılığıyla tüm emniyet birimlerine iletildi.

Raporda, örgüt yönetimi tarafından, çözüm süreci ile beklentinin giderek azaldığı, bahar ayları ile birlikte çözüm sürecinin biteceği ve savaşın başlayacağı, Ortadoğu'da yükselen milliyetçilik akımlarının Kürt halkının özgürlüğü için önemli bir zemin oluşturduğu şeklindeki kanaatlerin açıklandığı anlatıldı. Toplantıda örgüt yönetimince, öz savunmanın önemli bir yer oluşturduğu belirtilerek, her ilde ayaklanma için bütün çalışmaların gözden tamamlanması istendiği de raporda yer aldı.

DOĞU'DA SERHİLDAN BATI'DA EYLEM

PKK’nın 2015’teki 21 Mart Nevruz’unu ‘Savaş Nevruzu’ olarak gördüğü ifade edilen raporda şu uyarılar yapıldı: “Doğu’da başlatılacak halk serhildanı (ayaklanması) karşılık batıda metropol illerde de sansasyonel nitelikli eylemler (sokak eylemleri, bombalı eylemle) yapılacağı hususlarının görüşüldüğü yönünde bilgiler elde edilmiştir.” Raporda PKK’nın yakın gelecekteki faaliyetlerinin her açıdan önemli olduğu ve hassas takip gerektirdiği ve personelin muhtemel PKK eylemlerine karşı daha hassas ve dikkatli olması gerektiği ikazı yapıldı.

Bilal ŞAHİN- BUGÜN GAZETESİ
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Türk Milleti ilelebet susmayacaktır

Ülkü Ocakları Hatay İl Başkanlığı tarafından, Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine karşı uygulanan idam cezalarının durdurulması için geçtiğimiz günlerde imza kampanyası başlatılması ile basın yolu ile duyurmuştu. Bugün de bu imza kampanyasını sonlandırmak amacıyla Antakya Köprübaşında yapılan basın açıklamasında bulundu.

Antakya llçe Başkanı Mehmet Ali Yıldırım, MHP Antakya Meclis Üyesi Almula Meryem İrez, Ülkü Ocakları Asena Başkanlığı, Ülkü Ocakları Üyeleri, MHP Kadın Kolları Başkanı Sıdıka Dilaver Eryılmaz ve MHP teşkilatından yoğun katılım gerçekleşti.

Basın açıklamasında konuşmasını yapan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı İl Başkanı Naci Akkaya konuşmasında şunlara yer verdi.
Bu imza kampanyası Doğu Türkistan’daki vatandaşlarımıza umut oldu!

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı olarak 5 Aralık 2014 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasıyla, Çin’in zulmünden kaçarak ülkemize gelmek isteyen ve Tayland’da mağdur durumda bulunan soydaşlarımız için başlatılan imza kampanyası bugün itibariyle sonlandırdığını belirten Akkaya: “Öncelikle kampanyaya katılımlarıyla bizleri onurlandıran, gücümüze güç katan yegâne ümit kaynağımız büyük Türk Milleti’nin birbirinden kıymetli aziz evlatlarına teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

Mazlum Doğu Türkistan’da ki Müslüman Uygur Türkleri’nin durumuna sessiz kalmadıklarını belirten Akkaya: “Tayland’daki soydaşlarımızın ülkemize getirilmesi için yapılan imza kampanyamız genelinde 35 milyon Uygur Türk’ünün tamamına olan desteğimizin ifadesi, Türk Dünyası’na olan sevdamızın eseridir. Türkçe’mizin susturulmaya çalışıldığı, namuslarına ve canlarına göz dikildiği bir dönemde Müslüman Uygur Türkleri adeta var olma savaşı vermektedirler” diye belirtti.

Akkaya: “Çok açık olarak ifade ediyorum ki, içerde zulmün mümessili katil Çin, dışarıdaki zulmün mümessili ise Uygur Türklerini sahipsiz bırakan kalbi taş kesmiş çehrelerdir. Tarihi, kültürel ve dini bağlarımızı hiçe sayarcasına her şeyden öte bu insanlık dramına sessiz kalan mevcut Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ise zalimin en büyük ortağıdır. Bunun en somut göstergesi, Çin zulmünden kaçmak için Tayland’a sığınan soydaşlarımızın yaşadıklarına ” konuşmasına yer verdi.

Türk Milleti ilelebet susmayacaktır !

Bugün, buradan Türk Milleti’nin susmayan ve susturulamayan, ilelebet susmayacak olan vicdanı olarak bu zulmün baş aktörü Çin’e ve tepki göstermekten aciz kalanlara sesleniyorum. Doğu Türkistan bizim sevdamızdır. Doğu Türkistan, Tanrı Dağları’nda yankılanan niyazımızdır. Doğu Türkistan bizden bir parçadır. Doğu Türkistan, Türk Milleti’nin medeniyet beşiğidir. Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımız da bizim can kardeşimizdir. Ülkü Ocakları ve Ülkücü Hareket oldukça kardeşlerimiz yalnız ve sahipsiz değildir. Zira,her bir Ülkücü, Ülkü Ocaklı Doğu Türkistan Davası’nın müdafidir. Sesimize ses veren, sessiz yığınlara inat mazlumun yanında saf tutan destekleriyle bu konudaki kararlılığımıza güç veren yüz binlerin umutlarının sinelerinde kalmasına müsaade etmeyeceğiz. Firavuna karşı net bir tavır göstermeyen, Musa’nın yanında olduğunu hissettirmekten aciz olan, susarak olası bir katliama zemin hazırlayanları, vicdanlarda mahkum ederek, bu samimiyetsiz yaklaşımı tarihe kara bir not olarak düşeceğiz.

Kampanyamızda emeği geçen tüm Ülküdaşlarıma teşekkürlerimi bildiriyorum !

Son olarak belirtmek isterim ki Ülkü Ocakları Kırım’dan Türkmeneli’ne, Kıbrıs’tan Kafkaslara, Balkanlar’dan Doğu Türkistan’a kadar tüm Türk Dünyası’nda yaşanan gelişmeleri yakından takipçisi olmaya ve soydaşlarımızın haklı mücadelelerini her platformda dile getirmeye devam edecektir. Başta Türk Dünyası’nın büyük bir aile olduğunu en zor şartlar altında haykıran cennet mekan Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey, aziz dava şehitlerimiz ve hafta içinde Çin polisi tarafından vurularak şehit edilen Uygur Türkleri olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. And olsun yolumuzdan dönmeyeceğiz ve zulmün karşısına her daim dikileceğiz. Hepsinin ruhu şad, mekanı cennet olsun.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Salihi: IŞİD, Sünni, Şii ve Kürt haritasını çizdi, Türkmen haritası ise kayboldu

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Genel Başkanı ve Kerkük milletvekili Erşad Salihi, IŞİD'in Türkmen coğrafyasını ortadan kaldırdığını söyledi.

Tek umudu Türkiye olduğu halde siyasi ve ve askeri anlamda umduğu desteği bulamayan Türkmenler, coğrafyalarını kaybediyor.

ITC lideri ve IRak Parlamentosu Kerkük milletvekili Erşad Salihi, IŞİD'i Türkmen coğrafyasını ortadan kaldırdığı savundu.

Salihi basına verdiği demeçte, IŞİD terör örgütünün Haziran ayı sonrası Sünni Arap, Şii Arap ve Kürt haritasını çizdiğini kaydederek, bunun neticesinde de Türkmen Haritası ortadan kaybolduğunun altını çizdi.

Türkmen lider, "10 Haziran sonrası IŞİD saldırılarından sonra Türkmen Haritası ortadan kayboldu. Bugün çok Sayıda Türkmen bölgelerinde durum vahametini koruyor, şayet Türkmen Telafer kenti hükümet Tarafından kurtarılırsa acaba Türkmen göçmenlerine diyarlarına dönme izni veririm mi?Bugün Kerkük emrivaki siyaset yüzünden Federal Hükümet'in kontrolü dışında. Bu sorunlar hepsi kafamızda soru işareti yaratıyor" diye konuştu.

E. Salihi'nin Türkmen coğrafyasını daha iyi anlamak için, şu aşağıdaki haritayı da incelemekte fayda var:
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Telafer’de ölüm kampı

IŞİD’in açtığı okulda aralarında Türklerin de bulunduğu 800 çocuk savaş eğitimi görüyor

Okulda, çoğu Afgan ve Çeçen ailelerden gelen çocuklara askeri eğitim veriliyor. Kampta yakın dövüş ve silah kullanma eğitimi alan çocuklar boş zamanlarda ise din dersi görüyor.

Irak’a “hicret”le geldiğini söyleyen 10 yaşlarındaki bir Türk çocuk, IŞİD lideri Bağdadi’ye “bağlılık yemini” ettiklerini belirtip, en büyük hayalinin şehit olmak olduğunu dile getiriyor. Sayfa 11

Radikal İslamcı terör örgütü IŞİD’in geçen yaz Irak’ta ele geçirdiği Türkmen kenti Telafer’de çocuk savaşçı yetiştirmek için açtığı kampta, aralarında Türklerin de bulunduğu 800 çocuk eğitim görüyor. IŞİD’in saldırısından önce Türkmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı kentte açılan okulun, örgütün bölgeye yerleştirdiği yabancı kökenli taraftarlarının çocuklarına eğitim verilmesi için kurulduğu belirtiliyor. Örgütün geçtiğimiz günlerde propaganda amacıyla tanıtım videosu yayınladığı okulda, çoğu Afgan ve Çeçen kökenli ailelerden gelen 800 civarında çocuk askeri eğitim görüyor. Kampta yakın dövüş ve silah kullanma eğitimi alan çocuklar diğer zamanlarda ise din dersi görüyor. Okulun tanıtım videosunda adı açıklanmayan bir Türk çocuğu da konuşuyor. Ailesiyle birlikte Irak’a “Hicret ettiklerini” söyleyen çocuk, IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi’ye “Bağlılık yemini” ettiklerini belirtiyor. 10-11 yaşlarında olduğu tahmin edilen Türk çocuk, en büyük hayalinin şehit olmak olduğunu dile getiriyor. IŞİD militanları, geçen yazdan bu yana Irak ve Suriye’de kontrol altına aldıkları çok sayıda yerleşim biriminde çocuklara özel eğitim kampları açmıştı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Yusuf Halaçoğlu, Saraydaki eski asker kıyafetlerini eleştirdi.

Orman Çiftliğindeki sarayda tarihteki Türk Devletlerinin askerleri sözde sembolize edildi. Birçok ülke bu tür görüntüler verir.Ama aslına uygun kıyafet ve duruş sergilerler. Türklerde askerler saraya giremez ve hele hele hakan askerlerin oluşturduğu koridorlarında geçmez. Geçerse askeri vesayet altında nitelendirilir. Kıyafetlerini gelince : Sanki asker değil bir çapulcu güruhu. Hele sağda ilk sırada bulunan asker, hani turkuaz tişörtlü zırhlı asker var ya, o ne öyle tam ölüm bölgesi açık. Yani zira asıl koruması gereken göğüs ve boyun kısmını açık bırakmış. Bu kadar ciddiyetsiz bir görüntü devleti ne hale getiriyor anlıyor musunuz? Buna kimin hakkı var. Böyle bir niyetiniz varsa uzmanlarına danışırsınız. Askeri kapıda tutar, arkalarında temsil ettikleri devletin bayrakları koyar ve öyle bir görüntü verirsiniz. Elinizle rezil olmazsınız. Ben TBMM kapısı için böyle bir teklifte bulunmuştum. Ama kabul görmedi. Bilmeden herkes ahkam kesiyor, yalan yanlış yorum yapıyor.

» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Diyarbakır’da polis karakoluna PKK kuşatması

Diyarbakır’da PKK’nın gençlik ve asayiş birimi olduğu belirtilen YDG-H üyeleri ile polis arasında önceki gece şiddetli çatışmalar yaşandı.

Yaklaşık 30 kişilik örgüt mensubu, uzun namlulu silahlarla polise saldırı düzenledi. Polis, havaya ateş açmak zorunda kalırken bölgedeki iki karakol zırhlı araç ve TOMA’larla korumaya alındı. 

Olay, Yenişehir ilçesi Huzurevleri ile Sanayi semti arasında önceki akşam 21.00 sularında meydana geldi. Caddeye çıkan yaklaşık 40 kişilik yüzü maskeli YDG-H’li grup, taşıdıkları uzun namlulu silahlarla polise ateş açtı, ekip araçlarını taradı. Polis ise havaya ateş açarak saldırıyı bertaraf etmeye çalıştı. Bölgeye çok sayıda zırhlı ekip sevk edilirken Huzurevleri ile Sanayi’de bulunan iki karakol korumaya alındı. Karakolların çevresi çok sayıda zırhlı araç ve TOMA’larla olası saldırılara karşı kapatıldı. Saldırı sırasında polise ‘sakın araçlardan inmeyin yoğun ateş var’ uyarısında bulunulduğu öğrenildi.

Öte yandan dün Mardin’in Nusaybin ilçesinde yolu kapatıp MOBESE kameralarını kıran YDG-H’li grup, polise ses bombası, molotof bombası ve havai fişek attı. Şarapnel parçalarının isabet ettiği biri başkomiser 2 polis yaralandı. Polislerin sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi. Olaylar sırasında atılan molotofun isabet ettiği bir TOMA aracı da yandı.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Hastane ve sağlık merkezleri Iraklı Türkmenleri kabul etmiyor! BUNLARIN HESABINI SORMALIYIZ !

Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Iraklı Türkmenlere sağlık hizmeti verilmesi için Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne başvuru da bulundu. Başvuru yazısında yardım için yapılan ziyaretlerde Türkmenlerin hastanelere ve sağlık merkezlerine kabul edilmedikleri ve tedavi olamadıkları yönünde şikayetlerin olduğu belirtilen Kahveci, Suriyeli mültecilere ücretsiz sağlık hizmeti verilirken ve mülteci kamplarında sağlık çalışanları görevlendirilirken Irak’tan gelen Türkmen soydaşlarımızın en temel bir insani hak olan sağlık hakkından yararlandırılmaması kabul edilemez olduğu vurguladı.

Temel insan haklarına da aykırı bu uygulamanın sonlandırılarak Irak’tan gelen Türkmenlere de ücretsiz sağlık hizmeti verilmesi ile ilgili düzenleme yapılması ve bu konuda tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının bilgilendirilmesi istendi.

Başvuru ile ilgili bir değerlendirme yapan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci “Türkmen kardeşlerimize yaptığımız yardımlar sırasında en önemli sıkıntılarından birinin de hastanelere kabul edilmemeleri ve tedavi olamamaları olduğunu gördük. Bu yönden çok mağdur olduklarını ifade ettiler. Türkmen aileler bir evde kalabalık olarak yaşamak zorunda kalıyorlar. Küçük çocuklarda var. Sağlık hizmeti alamamaları çok ciddi sağlık problemi yaşamalarına neden olabilir. Bunun için bizde Hastanelerimizin bağlı bulunduğu Kamu Hastaneleri Kurumu ile mültecilerden sorumlu olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne bir başvuru yaptık. Umarız bu çağrımız bir an önce karşılık bulur.” açıklamasında bulundu.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Münafıklar

Münafık oldukça sinsidir, moda tabiriyle sık sık “takiye”lerde bulunur. Herkesi, her kesimi dostça kucaklıyor gözükür ama fırsatını bulur bulmaz arkadan hançerlemeyi ihmal etmez. Aldatma onun en değişmez karakteridir. O yüzden pek çok mazlum ve mağdurun âhını üzerine alır

Ni­fak, bir kim­se­nin içiy­le dı­şı­nın ay­nı ol­ma­ma­sı, sö­züy­le özü­nün bir­bi­ri­ni tut­ma­ma­sı, za­man ve­ya ze­mi­ne gö­re du­ruş fark­lı­lı­ğı ser­gi­le­me­si, men­fa­ati­ne gö­re şe­kil al­ma­sı an­la­mı­na ge­li­yor. As­lın­da bir ma­na­da ni­fak, iki­yüz­lü­lü­ğün di­ğer adı­dır.

Li­te­ra­tü­rü­müz­de “İ­nan­ma­dı­ğı hal­de inan­mış gö­rü­nen in­sa­na­” mü­na­fık, böy­le ame­le de ni­fak de­ni­li­yor. An­cak Efen­di­miz (sal­lal­la­hu aley­hi ve­sel­lem) dö­ne­min­den son­ra te­ri­min kap­sa­mı ge­niş­le­ti­le­rek kal­bin­de inan­dı­ğı hal­de Al­la­h’­ın emir ve ya­sak­la­rı­nı ye­ri­ne ge­tir­me­de ih­mal­kâr dav­ra­nan kim­se­le­re de mü­na­fık den­me­ye baş­lan­mış­tır. Bu iki ni­fak çe­şi­di­nin bir­bi­rin­den ayı­rt edi­le­bil­me­si için inan­ma­yıp inan­mış gö­rün­me­ye iti­ka­dî ve­ya ima­nî ni­fak, ina­nıp da amel ba­kı­mın­dan ek­sik ol­ma ha­li­ne ame­lî ni­fak den­miş­tir.

İti­ka­dî ve­ya ame­lî ol­sun her ha­lü­kar­da ni­fak, kal­bî bir has­ta­lık­tır. Hat­ta ona kalp­le­rin kan­se­ri bi­le di­ye­bi­li­riz. İl­gi­li ayet-i ke­ri­me­yi be­ra­ber oku­ya­lım: “Kalp­le­rin­de bir has­ta­lık var­dır. Al­lah da on­la­rın has­ta­lık­la­rı­nı da­ha da iler­let­ti. Bu ya­lan­cı­lık (ve sa­mi­mi­yet­siz­lik­le­ri) se­be­biy­le bun­la­ra ga­yet acı bir ce­za var­dır.” (Ba­ka­ra, 2/10) 

Kur-an'ı Kerimde bulunan Münafık karakteri bir çok yerde geçmektedir:


İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Bakara Suresi, 8)

(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. (Bakara Suresi, 9)

Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 10)

Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. (Bakara Suresi, 11)

Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. (Bakara Suresi, 12)

Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)

İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Bakara Suresi, 14)

(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. (Bakara Suresi, 15)

İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. (Bakara Suresi, 16)

Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. (Bakara Suresi, 17)

Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler. (Bakara Suresi, 18)

Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır. (Bakara Suresi, 19)

Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 20)

Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. (Bakara Suresi, 27)

İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. (Bakara Suresi, 204)

Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o. (Bakara Suresi, 206)

Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Ali İmran Suresi, 7)

Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Ali İmran Suresi, 154)

Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Ali İmran Suresi, 156)

İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırt etmesi; (Ali İmran Suresi, 166)

Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Ali İmran Suresi, 167)

Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: "Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öyleyse." (Ali İmran Suresi, 168)

Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. (Nisa Suresi, 60)

Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün. (Nisa Suresi, 61)

Öyleyse, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederler? (Nisa Suresi, 62)

İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle. (Nisa Suresi, 63)

Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı. (Nisa Suresi, 64)

Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. (Nisa Suresi, 65)

Eğer gerçekten Biz, onlara: "Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu. (Nisa Suresi, 66)

Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der. (Nisa Suresi, 72)

Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse, o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim." (Nisa Suresi, 73)

Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız." (Nisa Suresi, 77)

Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş kalelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: "Bu, Allah'tandır" derler; onlara bir kötülük dokunsa: "Bu sendendir" derler. De ki: "Tümü Allah'tandır." Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar? (Nisa Suresi, 78)

Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80)

"Tamam-kabul" derler. Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin söylediğinin tersini kurarlar. Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 81)

Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. (Nisa Suresi, 82)

Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz. (Nisa Suresi, 83)

Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye? Oysa Allah, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allah'ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın. (Nisa Suresi, 88)

Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı. (Nisa Suresi, 89)

Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır. (Nisa Suresi, 90)

Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık. (Nisa Suresi, 91)

Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken,' onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisa Suresi, 108)

Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, sana kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür. (Nisa Suresi, 113)

Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah'ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 114)

Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.. (Nisa Suresi, 115)

Gerçek şu, iman edip sonra inkara sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkara sapanlar sonra da inkarları artanlar… Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir. (Nisa Suresi, 137)

Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır. (Nisa Suresi, 138)

Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. (Nisa Suresi, 139)

O, size Kitap’ta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)

Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. (Nisa Suresi, 141)

Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)

Arada bocalayıp dururlar. Ne onlarla, ne bunlarla. Allah kimi saptırırsa, artık sen ona yol bulamazsın. (Nisa Suresi, 143)

Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz? (Nisa Suresi, 144)

Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)

Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir. (Nisa Suresi, 146)

Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır. (Maide Suresi, 41)

Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir? (Maide Suresi, 50)

İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya Katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. (Maide Suresi, 52)

İman edenler: "Olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır" derler. (Maide Suresi, 53)

Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. (Tevbe Suresi, 42)

Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin? (Tevbe Suresi, 43)

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir. (Tevbe Suresi, 44)

Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. (Tevbe Suresi, 45)

Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi. (Tevbe Suresi, 46)

Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah, zulmedenleri bilir. (Tevbe Suresi, 47)

Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi. Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı. (Tevbe Suresi, 48)

Onlardan bir kısmı: "Bana izin ver ve beni fitneye katma" der. Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir. Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır. (Tevbe Suresi, 49)

Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: "Biz önceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler. (Tevbe Suresi, 50)

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)

De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz. (Tevbe Suresi, 52)

De ki: "İsteyerek veya istemeyerek infak edin; sizden kesin olarak kabul edilmeyecektir. Çünkü siz bir fasıklar topluluğu oldunuz." (Tevbe Suresi, 53)

İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir. (Tevbe Suresi, 54)

Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)

Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. (Tevbe Suresi, 56)

Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı. (Tevbe Suresi, 57)

Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar. (Tevbe Suresi, 58)

Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (ya). (Tevbe Suresi, 59)

İçlerinden Peygamberi incitenler ve: "O (her sözü dinleyen) bir kulaktır" diyenler vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a iman eder, mü'minlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır." (Tevbe Suresi, 61)

Bilmiyorlar mı, kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük aşağılanma budur. (Tevbe Suresi, 63)

Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır." (Tevbe Suresi, 64)

Onlara sorarsan, andolsun: "Biz dalmış, oyalanıyorduk" derler. De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?" (Tevbe Suresi, 65)

Özür belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkara saptınız. Sizden bir topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar olmaları nedeniyle azaplandıracağız. (Tevbe Suresi, 66)

Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır. (Tevbe Suresi, 67)

Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 68)

Sizden önceki (münafıklar ve kafirler) gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır. (Tevbe Suresi, 69)

Ey Peygamber, kafirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!.. (Tevbe Suresi, 73)

Allah'a and içiyorlar ki (o inkar sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azapla azaplandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur. (Tevbe Suresi, 74)

Onlardan kimi de: "Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir. (Tevbe Suresi, 75)

Onlara Kendi bol ihsanından verince ise, onunla cimrilik yaptılar ve yüz çevirdiler; onlar böyle sırt dönenlerdir. (Tevbe Suresi, 76)

Böylece O da, Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar, kalplerinde nifakı (sonuçta köklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı. (Tevbe Suresi, 77)

Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır. (Tevbe Suresi, 78)

Sadakalar konusunda, mü'minlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 79)

Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 80)

Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)

Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)

Bundan böyle, Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de, (yine savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak benimle hiçbir zaman (savaşa) çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz oturmayı ilk defa hoş gördünüz; öyleyse geride kalanlarla birlikte oturun." (Tevbe Suresi, 83)

Onlardan ölen birinin namazını hiçbir zaman kılma, mezarı başında durma. Çünkü onlar, Allah'a ve elçisine (karşı) inkara saptılar ve fasık kimseler olarak öldüler. (Tevbe Suresi, 84)

Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)

"Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihad etmeye çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: "Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler. (Tevbe Suresi, 86)

(Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar. (Tevbe Suresi, 87)

Bedevilerden özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek acı bir azap isabet edecektir. (Tevbe Suresi, 90)

Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler. (Tevbe Suresi, 93)

Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun elçisi de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecektir." (Tevbe Suresi, 94)

Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah'a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir. (Tevbe Suresi, 95)

Kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz. (Tevbe Suresi, 96)

Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97)

Bedevilerden öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme sayar ve sizi felaketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felaket onları sarsın. Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 98)

Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)

Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Biz onları biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler. (Tevbe Suresi, 101)

Diğerleri günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 102)

Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 103)

Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur. (Tevbe Suresi, 104)

De ki: "Yapıp-edin. Allah sizin yapıp-ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir. O'nun elçisi ve mü'minler de. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni Bilen'e döndürüleceksiniz ve O, size yaptıklarınızı haber verecektir." (Tevbe Suresi, 105)

Diğer bir kısmı, Allah'ın emri için ertelenmişlerdir. O, bunları, ya azaplandıracak veya tevbelerini kabul edecektir. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 106)

Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir. (Tevbe Suresi, 107)

Onların kalpleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 110)

Bir sûre indirildiğinde onlardan bazısı: "Bu, hanginizin imanını arttırdı?" der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. (Tevbe Suresi, 124)

Kalplerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip-arttırmış ve onlar kafir kimseler olarak ölmüşlerdir. (Tevbe Suresi, 125)

Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126)

Bir sûre indirildiğinde, bazısı bazısına bakar (ve): "Sizi bir kimse görüyor mu?" (der.) Sonra sırt çevirir giderler. Gerçekten onlar, kavramayan bir topluluk olmaları dolayısıyla, Allah onların kalplerini çevirmiştir. (Tevbe Suresi, 127)

İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. (Hac Suresi, 11)

(Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır. (Hac Suresi, 13)

Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır. (Nur Suresi, 11)

Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı. (Ahzab Suresi, 12)

Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: "Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün." Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)

Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı. (Ahzab Suresi, 14)

Oysa andolsun, daha önce 'arkalarını dönüp kaçmayacaklarına' dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahzab Suresi, 15)

De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız." (Ahzab Suresi, 16)

De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah'tan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar. (Ahzab Suresi, 17)

Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler. (Ahzab Suresi, 18)

(Geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.' Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır. (Ahzab Suresi, 19)

Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı. (Ahzab Suresi, 20)

Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)

Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 24)

Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 48)

Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler. (Ahzab Suresi, 60)

Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler. (Ahzab Suresi, 61)

(Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Ahzab Suresi, 62)

İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan): (Muhammed Suresi, 20)

İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu. (Muhammed Suresi, 21)

Demek, 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi? (Muhammed Suresi, 22)

İşte bunlar; Allah onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir. (Muhammed Suresi, 23)

Öyle olmasa, Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş? (Muhammed Suresi, 24)

Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri, şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır. (Muhammed Suresi, 25)

İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki: "Size bazı işlerde itaat edeceğiz." Oysa Allah, sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor. (Muhammed Suresi, 26)

Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? (Muhammed Suresi, 27)

İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazablandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 28)

Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? (Muhammed Suresi, 29)

Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir. (Muhammed Suresi, 30)

Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed Suresi, 31)

Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra 'elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar', kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. (Allah,) Onların amellerini boşa çıkaracaktır. (Muhammed Suresi, 32)

Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır." (Fetih Suresi, 11)

Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz. (Fetih Suresi, 12)

(Savaştan) Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir. (Fetih Suresi, 15)

Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azap ile azaplandırır." (Fetih Suresi, 16)

O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır. (Hadid Suresi, 13)

(Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu." (Hadid Suresi, 14)

Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir. (Hadid Suresi, 15)

'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’ (kulis) men' edilip sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir. (Mücadele Suresi, 8)

Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının. (Mücadele Suresi, 9)

Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Mücadele Suresi, 10)

Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar. (Mücadele Suresi, 14)

Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür. (Mücadele Suresi, 15)

Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır. (Mücadele Suresi, 16)

Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır. (Mücadele Suresi, 17)

Onların tümünü Allah'ın dirilteceği gün, sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 18)

Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)

Hiç şüphesiz Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır. (Mücadele Suresi, 20)

Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)

Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar. (Haşr Suresi, 11)

Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez. (Haşr Suresi, 12)

Herhalde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından' siz, Allah'tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların 'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 13)

Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 14)

Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi. (Haşr Suresi, 16)

Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder. (Münafikun Suresi, 1)

Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar. (Münafikun Suresi, 2)

Bu, onların iman etmeleri sonra inkar etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar. (Münafikun Suresi, 3)

Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)

Onlara: "Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin," denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün. (Münafikun Suresi, 5)

Onlar ki: "Allah'ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar. (Münafikun Suresi, 7)

Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü’nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar. (Münafikun Suresi, 8)
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

360 Uygur Türkü 300 gündür korku içinde. Çin'e iade edilmeleri halinde birçoğu idam edilecek.

MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, "360 Uygur Türkü 300 gündür işkence görüyor ve Çin'e iade edilmeleri halinde birçoğu ya idam edilecek ya da kurşuna dizilecek" dedi.
Türkkan, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Çin'den kaçarak Türkiye'ye gelmeye çalışan 360 Uygur Türkünün Tayland'da sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle tutuklandığını ve esir kamplarında bulunduklarını söyledi.
Bu 360 Uygur Türkünün 300 gündür işkence gördüğünü ve Çin'e iade edilmeleri halinde birçoğunun ya idam edileceğini ya da kurşuna dizileceğini ifade eden Türkkan, "1,5 milyon Suriyeli'yi yedirip içiren, cebine para koyan hükümet, öz be öz soydaşlarımız için kılını kıpırdatmıyor" dedi.
Türkkan, "Uygur Türklerine sahip çıkma sözü veren Başbakan'ın sözünü tutmak zorunda olduğunu" belirtti.
Türkkan, gazetecilerin, 4 eski bakanla ilgili bir sorusuna şu yanıtı verdi:
"Yüce Divan'a gönderilmesi beklenen bu bakanların Yüce Divan'a gönderilmemesini olumlu buluyorum. Zira Yüce Divan'a giden bakanların soruşturmaya söz konusu edilen konuları arasında bir tane saat, 3 tane de daire var. Bir kol saatiyle, 3 daireyle kendilerine göre aklanacaktı. Bunlar aysbergin görünen yüzü. Bu 4 bakan Gaziantep'te baklava çalan çocuk. Esas daha büyük hırsızlar başka yerde. Yüce Divan'a gitmesiyle beraber bu hırsızlığın üstünü örtme çabası sonuç verirdi."
Tapelerin imhası kararına ilişkin bir soru üzerine Türkkan, "Tapeleri yaksanız, yıksanız hatta Hakkı Köylü üstüne binip tepinecekmiş, ben ona birtane de CD göndereceğim horon eşliğinde tepinsin. Tepinmekle hırsızlığı örtemezsiniz. Ama bir hataları var çalmayacaktınız, şarlatanın önüne yatmayacaktınız arkadaşım bütün mesele burada kilitleniyor" dedi.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «