SAMSUN

İlber Ortaylı: "Ben Kürt’üm dersin biter; buna takmayın, yok Türkiyelilik yok bilmem ne" dedi.

"Türkiyeli" kavramına karşı çıkan Ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı, "Böyle bir kavram olmaz, Sovyetler Birliği’nde bir zorunluluk, bir sopa olduğu halde hiç kimse de “Ben Sovyetim” demedi. Gerçekçi değil Türkiyeli lafı" dedi. Ortaylı, Türkiye'de Kürtlerin kimlikleri üzerinden bir baskı altında olduğu yolundaki görüşlere ilişkin olarak ise, "Nereye dövüyor? “Ben Kürt’üm” dersin biter. Buna takmayın, yok Türkiyelilik yok bilmem ne... Orada o kadar Türk yaşıyor, Almanyalıyım diyor mu?" ifadelerini kullandı.
"Okuyan çok az. Yetişmiyor. Böyle bir adam yetiştiremedik." diyen Ortaylı, "Bilmiyorum. Türkler öğrenmiyor. Filoloji ve derinlikle alakaları yok. Eskiden varmış, şimdi yok" diye konuştu.
Hürriyet'ten Zeynep Miraç'ın sorularını yanıtlayan (29 Mart 2015) İlber Ortaylı'nın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Türkler olmadan dünya tarihi yazmanın mümkün olmadığını söylüyorsunuz. Öte yandan da diyorsunuz ki, “Türk dünyası yeterli uzman yetiştirmedi”. Bu durumda dünya tarihi bizim yüzümüzden eksik mi yazılıyor?
-Hayır. Türkler olmadan dünya tarihi yazılmaz. Çünkü Türk etkisi Asya’nın uzak doğusu, Çin’den başlar; Çin, Hint, İran, sonra Rusya arazisi, Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Avrupa ve tabii yeniçağda bütün Avrupa’ya uzanır. Bunların tarihini Türk tarihini iyi bilmeden yazmak mümkün değil. Ve zaten bunu yazarken de Türklere müracaat etmediler. Oturdular, Osmanlıca, Farsça, Arapça öğrendiler bunların uzmanları. Kendileri tetkik ettiler. Bizim yazımız hem onlara göre geç hem de kendimiz doğru dürüst okuyamıyoruz. Göktürk anıtlarını okusan Uygur’u okuyamıyorsun kolay kolay.
Uzman yok mu?
-Okuyan çok az. Yetişmiyor. Böyle bir adam yetiştiremedik. Ve bunu Atatürk hissetti. Dâhi adam, o zamanın çulsuz Türkiyesi’nde Dil-Tarih’i kurdu, Edebiyat Fakültesi’ni ıslah etti. İstedi ki Türk çocukları uzman olsun. Olmadılar.
Niye olmadılar?
-Bilmiyorum. Türkler öğrenmiyor. Filoloji ve derinlikle alakaları yok. Eskiden varmış, şimdi yok.
"Dokuz yüz yıldır değişmedik"
Eskiden varmış diyorsunuz ama kitabınızdan bir cümle alıntılayayım. 12. yüzyıl düşünürü Kadı Ahmed Endülisi diyor ki, “Türklerin medeniyete felsefe, matematik, coğrafya, tarih yazma konusunda katkıları yok ama pratik zekâlıdırlar, silah ticareti yaparlar”.
-Dokuz yüz yıldır hiçbir şey değişmemiş işte. Adam Divan-ı Lügatit Türk’ü, Kutadgu Bilig’i kaçırmış, onlar ilginin dışında kalıyor. Yok işte, temel bu!
Kim bu Türkler? Herkesin işaret ettiği aynı grup mu, yoksa fili tarif eder gibi herkes başka yönden mi alıyor?
-Birbirine yakın lehçeleri konuşan, Çin sınırından Balkanlar’a kadar yaşayan bir grup var. Biz onlardanız. Diyorlar ki, “Biz bilmem kimle karışmışız”. Karışmışsan karışmışsındır, ben kan tahlili yapmıyorum. Konuştuğun dile bakarım.
Öncelik dilde mi?
-Tabii. Sen gayrimüslim ya da farklı bir etnik gruptan olsan bile, eğer konuştuğun dil Türkçeyse, kendi dilini bilmiyorsan Türksün. Ki bu Türkiye’deki azınlıklar ve etnik gruplar için tipik bir haldir. Dağdaki çoban, köylü konuşur o dili kendine göre, okumuşu konuşmaz. O zaman bitti iş.
“Konuştuğu dil Türkçeyse Türktür”. Bu kadar mı?
-O kadardır. Başka kıstas da kullanılmaz. Çok çok anasıyla babasının konuştuğu dil denir. Sovyetler Birliği’ndeki bir sürü Rus böyle oluşur. Bir Estonyalıyla bir Özbek evlenir, çocuk Rus olur. Çünkü o ikisi evde başka şey konuşamazlar.
Siz zaten Türkiyeli kavramına da itiraz ediyorsunuz...
-Böyle bir kavram olmaz. Bu, bir coğrafyaya, üstelik geç konmuş bir addır. Türkiyeli gibi bir kavram kurnazlık. Sovyetler Birliği’nde bir zorunluluk, bir sopa olduğu halde hiç kimse de “Ben Sovyetim” demedi. Gerçekçi değil Türkiyeli lafı. Bir de Türkiye’nin azınlık gruplarında ikilik vardır. Kimliğini açıkça söylersin, ben buyum dersin.
Söyleyebilse söyleyecek...
-Onun sorunu, beni ilgilendirmiyor.
Ama kimliğini açıklayanı ya dövüyorlar ya sövüyorlar.
-Nereye dövüyor? “Ben Kürt’üm” dersin biter. Buna takmayın, yok Türkiyelilik yok bilmem ne... Orada o kadar Türk yaşıyor, Almanyalıyım diyor mu?
"Onun adı Türkiya’dır"
Türklük nedir?
-Türk olmak şuurdur. Türküz demektir, o kadar. İtalyanız, Almanız gibi... Biz de Türklük şuuruna tarihin itelemesiyle eriştik. Yoksa ‘Müslümanız’dı o kimlik. Biz imparatorluğumuza Roma diyoruz, İtalyanlar da Türklerin ülkesi Turchia diyor. Bütün Avrupa’da öyle geçer, başka türlü bilmezler.
Neden ülkenin adı Rumeli değil de Türkiye oldu?
-Biz Türkiye demedik buraya, Rumeli dedik. Türkiye’yi İtalyanlar dedi. Devletin resmi adı Türkiye ve 20. yüzyılın olayıdır.
Peki kitaptaki bir bölümden yola çıkarak sorayım: Türkiya mı, Türkiye mi?
-Onun adı Türkiya’dır. Arapça telaffuzda a okunur. Milletvekili Nazlı Tlabar 1950’den sonra Meclis’te Türkiye olarak düzeltti. Ama eski nesil Türkiya der, ben de öyle derim. Ya sen Türkiyalı mısın hanım kızım? (Gülüyor)
Türk inkılabı başarısız mı?
-Türküz dedi, oldu. Çünkü mevcuda döndü. Müslümanlık’la fazla uğraşmadı. Sen bakma şimdikilerin Kemalist dönemi Stalinizmle eşitlemesine ve birtakım eziyet hikâyeleri anlatmasına. Kemalizm dinle çok uğraşmadı. Onun için Müslüman kimliği de devam etti. Çok yakın zamana kadar da din hâkim oldu. Artık değil. Artık aynı dindeki insanlar bile farklı kimlikler ileri sürüyorlar.
CNNTURK
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

İstiklal Marşı’nı En Güzel Okuyanlar Ödüllendirildi..

Manisa’da Gediz İlköğretim Kurumları öğrencileri, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Programı çerçevesinde yapılan 'İstiklal Marşımızı Güzel Okuma' yarışması sonunda düzenlenen törenle ödüllerini aldı.

Okulun konferans salonunda yapılan törene Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdür İlyas Şen, bölge müdürleri, veliler ve öğrenciler katıldı.

İlçe Milli Eğitim Müdürü İlyas Şen yaptığı konuşmada konuşmada, “İstiklal Marşımız, uğruna her türlü fedakârlığı gösterdiğimiz bu vatan topraklarında başımızı dik tutan, bağımsızlık ruhumuzun özünü taşıyan vatan sevgimizin ve özgürlük tutkumuzun en manidar ifadesidir. Tam 94 yıldır ülkemizin her köşesinde yediden yetmişe tüm milletimiz tarafından gururla, coşkuyla söylenmektedir. Bugün burada öğrencilerimiz okul idaremizin veli dayanışması ile düzenlemiş olduğu yarışma ile bunu bir kez daha göstermişlerdir. Yarışmaya 221 öğrenci İstiklal Marşımızın 10 kıtasını ezberleyerek katılmışlardı. Ödül alan 6 öğrenci olsa da aslında 221 öğrenci Marşımızı ezberleyerek ödüllerini almışlardır. İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde kabulünün 94. yıldönümünü kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk, büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u, şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet, şükran ve rahmetle anıyorum” dedi.

Okul Müdürü Erhan Çiftçi ise şöyle konuş:
"Milletimizin fertleri olarak, bize armağan edilen bu eşsiz mısralardaki, kardeşlik, birlik ve beraberlik ruhunu, bu duygu birliğini ilelebet muhafaza etmeliyiz. Bu ruhu öğrencilerimize aktarabilmenin bir yolu olarak derslerimiz dışında bu yarışmayı düzenledik. 221 öğrencimiz Milli Marşımızı ezberleyerek bu ruhu ortaya koymuştur. İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Milli Marş olarak kabul edilişinin 94. yıl dönümünde; başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahraman şehitlerimizi ve Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle anıyoruz.”
Dereceye giren öğrencilere ödüllerini İlçe Milli Eğitim Müdür İlyas verdi. Programda ödülleri dağıtan Şen, ayrıca öğrencilere hediyelerini alan Hayati Akbulut’a plaket takdim etti.
BEYAZ GAZETE
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Irak üzerinden Türkiye hedef alınıyor!..

Enbar'ın merkezine yapılan bombalı saldırıyı değerlendiren Bağdat Medya Araştırma Merkezi Müdürü Esad Süleyman, "Irak Şam Örgütü IŞİD, Enbar üzerinden Türkiye ve Ürdün’ü hedef alıyor” dedi.

Irak Şam İslam Devleti (Irak Şam Örgütü IŞİD) militanlarının, Enbar eyaletinin merkezi Ramadi'de düzenlediği ve onlarca askerin ölümüyle sonuçlanan saldırının yankıları sürüyor. Irak Şam Örgütü IŞİD'in Enbar'a yaptığı saldırılardaki hedefin sadece Irak olmadığını söyleyen Bağdat Medya Araştırma Merkezi Müdürü Esad Süleyman “IŞİD, Enbar üzerinden Ürdün ve Türkiye'yi de hedef alıyor. Ancak, Irak Şam Örgütü IŞİD'in elindeki var silahlar silahlar yeterli değil. Bu bölgeden daha ileriye gidemez. 

O yüzden Sünni şehirlere saldırıyor” dedi. Irak yönetiminden zulüm gören Sünni halkların, hükümete karşı durduğunu aktaran Süleyman bu durumun Irak Şam Örgütü IŞİD'i güçlendirdiğini ifade etti.

Kaynak:Yenişafak İnternet Yayını
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Bölücü terör örgütünün yıllardır istismar ettiği Nevruz Türk dünyasına, Türk milletine ait bir bayramdır.

Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, “Bölücü terör örgütünün yıllardır istismar ettiği Nevruz Türk dünyasına, Türk milletine ait bir bayramdır” dedi.
Nevruz Bayramı ile ilgili bir açıklama yapan Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, “Binlerce yıllık geçmişi bulunan, Türk dünyası tarafından kutlanan Nevruz, Türk milletinin dini bayramlardan sonraki tek milli bayramıdır. Bağımsız olan Orta Asya’da ve Kafkaslardaki Türk devletleri ileRusya Federasyonu ve Çin idaresindeki Türk toplulukları tarafından 3 gün ile 7 gün arasında resmi bayram olarak kutlanan nevruzun anlamı Türklerin Ergenekon’dan çıkışını sembolize etmesidir. Aynı zamanda nevruz, zor kış şartlarının sona ermesi, baharın gelmesinin müjdecisidir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kutlanan Nevruz Bayramı Cumhuriyetin ilk yıllarında da bizzat Atatürk’ün katıldığı törenlerle Ankara’da kutlanmıştır” diye konuştu.
Türk dünyasının genelinde büyük bir bayram olarak kutlanan Nevruz’un Türkiye’de daha büyük etkinliklerle kutlanmasını arzu ettiklerini ifade eden Çağlayan, “Türk dünyası ile kültürel bağları güçlendirme açısından bunu önemsiyoruz. Samsun’da geçtiğimiz yıllarda Cumhuriyet Meydanı’nda kutlanan Nevruz Bayramı kutlamalarının bu sene Alaçam’ın bir köyünde yapılmasını anlamış değiliz. Gönül isterdi ki bu sene yine Cumhuriyet Meydanı’nda Samsunlu hemşehrilerimiz ile nevruzu protokolümüzle birlikte kutlayabilseydik” şeklinde konuştu.
Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan sözlerini şöyle tamamladı: “Bölücü terör örgütünün yıllardır istismar ettiği Nevruz Türk dünyasına, Türk milletine ait bir bayramdır. Nevruzun Türk milletinin birliğine, dirliğine, güvencine vesile olmasını diliyor, Nevruz Bayramını kutluyoruz.”
İHA
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

MHP'li 52 milletvekilinden 6'sı yeniden aday olmak için başvuruda bulunmadı.

Milliyetçi Hareket Partisi’nde milletvekili aday adaylığı başvuruları sona erdi. MHP’nin Meclis grubunda yeralan 52 milletvekilinden 6′sı yeniden aday olmak için başvuruda bulunmadı. Balyoz davasından 18 yıl hapse mahkum olan emekli Korgeneral Engin Alan sabıka kaydı engeline takıldı. İstanbul milletvekili Alan, YSK’nın şartlarını taşımadığı için adaylığa başvurmadı. MHP’nin medyatik isimlerinden biri olan Iğdır Milletvekili Dr. Sinan Oğan’ın da adaylık için müracaat etmemesi dikkat çekti.

ESKİLER ADAY OLMADI

Üç partili koalisyon hükümeti döneminde Devlet Bakanlığı yapan Tokat Milletvekili Dr. Reşat Doğru aday olmayacağını açıklayan ilk isim oldu. Doğru’dan sonra DYP hükümetinde Maliye Bakanlığı yapan Manisa Milletvekili Sümer Oral ile eski Devlet eski Bakanı Antalya Milletvekili Prof.Dr. Tunca Toskay’da aday olmayan isimler arasında yer aldı.

İki yıldır Meclis’e gelmeyen Elazığ Milletvekili Enver Erdem’de adaylık başvurusu yapmadı. Erdem, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na medyan okumak için Kasım ayında Tunceli’ye giden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi Elazığ’a gelişinde karşılamadığı için tepki çekmişti. Reşat Doğru, Engin Alan, Sümer Oral, Tunca Toskay, Sinan Oğan ve Enver Erdem dışında kalan 46 mevcut milletvekili yeniden seçilebilmek için adaylık başvurusu yaptı.
DURMUŞ YILMAZ’A ÖZEL STATÜ

Merkez Bankası eski Başkanı olan ve 10. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e başdanışmanlık yapan Durmuş Yılmaz’ın ise MHP’den milletvekili adaylığına ikna edildiği öğrenildi. Parti kulislerine göre, Devlet Bahçeli, “Siyasete sıcak bakmıyorum” diye açıklama yapan Yılmaz’ı partisinden milletvekili adayı göstermek için ikna etti.

Bahçeli’nin özel kontenjanından Ankara 2. bölgeden milletvekili adayı gösterileceği öğrenilen Durmuş Yılmaz’ın diğer aday adayları gibi başvuruda bulunmayacağı bildirildi. Parti yönetiminin Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç’ın adaylığına ise sıcak bakmadığı öne sürüldü.

2 BİN 500′Ü BULDU

ANAP hükümetlerinde Devlet ve İçişleri Bakanlığı yapan Rüştü Kazım Yücelen’in oğlu Ali Yücelen’de tercihini MHP’den yana kullandı. Türkiye Genç İşadamları Derneği Başkanı olan Yücelen memleketi Mersin’den milletvekili aday adaylığı için MHP’ye başvuru yaptı. Ülke çapından milletvekili aday adaylığı için MHP’ye 2 bin 500′ü aşkın başvuru yapıldı. 2011′e göre kadın aday adaylarının sayısında da artış oldu. En çok başvuru yapılan illerin başında; Adana, İstanbul, Ankara, Bursa, Mersin ve Manisa geldi.
SÖZCÜ
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

İZMİR'in, turizm cenneti Alaçatı Ranta kurban gidiyor.

İZMİR'in, turizm cenneti Alaçatı'daki 1 otel, 24 dükkan ile 80 el sanatları tezgahı, Büyükşehir Belediyesi Yasası'yla birlikte Alaçatı Belediyesi'nin kapatılmasının ardından Diyanet İşlerine Başkanlığı ile Milli Eğitim Müdürlüğü'ne devredildi.

ALAÇATI AYAKTA

Diyanet İşleri Başkanlığı devrin gerçekleşmesinin ardından yıllardır faaliyet gösteren dükkanlar için tahliye tebligatlarını işyerlerine gönderdi. Burada, faaliyet gösteren bir otelin de, müftülük ve Kuran kursuna çevrileceği öne sürüldü. Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, uygulamanın Alaçatı'nın marka değerinin tam kalbinden vuracağını söyledi.
Büyükşehir Belediyesi Yasası'yla birlikte Alaçatı Belediyesi kapandı. Turizm cenneti olan Alaçatı'da, özellikle tatilcilerin en yoğun bulunduğu alandaki 24 işyeri ile 1 otel, İzmir Valiliği'nin kurduğu komisyonun kararıyla, Milli Eğitim Müdürlüğü ile Diyanet İşleri'ne devredildi. Devir kararı 3461 ada 5 parselde bulunan Süreyya Muzaffer Baskıcı Camisi'nin içinde yer aldığı 2 bin 100 metrekare cami alanı ve çevresi, 3920 ada 1 parsel 3 bin 740 metrekarelik Alaçatı merkezdeki konut alanı, 4 bin 642 parselde bulunan restorasyonu belediye tarafından gerçekleştirilen ve Fener Rum Patriği Bartholomeos ziyaretiyle tanınan eski kilise binası olan ve Cumhuriyet'in ilanından günümüze Pazaryeri Camisi olarak kullanılan bina ile çevresindeki 11 işyeri (2.000 metrekarelik alan), 4559 parsel Pazaryeri Camisi yanında yer alan 2 bin 79 metrekarelik alanda yer alan 11 dükkan, 4586 ve 4587 parsel Alaçatı Meydanı 2 ayrı parsel olarak toplamda 131 metrekare 4566 parsel eski belediye binası ve avlusu, 185 metrekarelik alanları kapsadı.

TAHLİYE TALEPLERİ ULAŞTI

Kamuoyunda büyük tartışma yaratan bu devir kararında son gelişme ise bu 24 işyeri ile otele, tahliye taleplerinin ulaşması oldu. Çoğunluğu turizm hizmeti veren işyerlerinin yanı sıra bu bölgede kurulu bulunan 80 el işi tezgahı da kapanacak. Burada, faaliyet gösteren bir otelin de, müftülük ve Kuran kursuna çevrileceği öne sürüldü. Karara, Alaçatı'da yaşayanların yanı sıra Çeşme ve İzmir'deki sivil toplum örgütleri de tepki gösterdi. Yarın burada protesto gösterisi düzenlemeyi planladıklarını açıkladı.

Bu arada, tebligatı alan çok sayıda işyeri sahibi de, Alaçatı turizminin kalbine hançer saplandığını, bunun yaptırmamak için mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. Ayrıca, devredilen alanın ot festivalinin yapıldığı alanı da içine almasından dolayı, bu yıl yapılmasının da zor olduğu ifade edildi.

MUHİTTİN DALGIÇ, "MARKA DEĞERİ BİTECEK"

Kararla ve devirlerin başlamasıyla, yıllardır yaratılan Alaçatı'nın marka değerinin kötü etkileneceğini hatta biteceğini söyleyen Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, “Oradaki bütün yerlerin tapusu Alaçatı Belediyesi'nin üzerinde. Okul yeri bile yıllar önce belediyeden alınan bir yer. İki ibadethane için itirazda bulunmadık. Mahkeme konusu bile yapmadık. Onlar alınsın ama diğer yerler neden alınıyor. Burası Alaçatı'nın tam orta yeri. Bu işyerleri kapandıktan sonra ya da farkı etkinlikler için kiralandıktan sonra karşısındaki yerlere gelip rahatça oturan tatilci olur mu? Bu kararla, ben Alaçatı'nın turizm gelirlerinin yüzde 25 oranında kötü etkileneceğine inanıyorum" dedi.
DHA.
» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Devlet Bahçeli, sosyal medyadan açıklama yaptı.

Hepinize iyi akşamlar.

Dikkat ediyor musunuz, hep dardayız, devamlı düşüyoruz, ısrarla iniyoruz, her alanda, her kesimde irtifa kaybediyor, yere çakılıyoruz.

Uçaklar düşüyor, umutlar düşüyor, vatan düşüyor, bayrak düşüyor, ahlak düşüyor, huzur düşüyor, Türkiye düşüyor, millet bölücü ayazda üşüyor.

Merkez Bankası’yla kayıkçı kavgası yapan döviz lobisi hizmetkarları milli paramızın değerini düşürüyor ve Dolara - Avro’ya selam duruyorlar.

Normalde düşenin ayağa kalkması beklenmelidir. Fakat ne kalkan var ne de kalkmanın ümit ışığı. İçimiz oldu hicran, dışımız oldu hüsran.

Üzülüyorum, düşmanların diline düştük, acınacak hallere düştük, fitnenin seline düştük, gıybetin yeline düştük, sonu meçhul yollara düştük.

Vefasızların tezgahına düştük, zalimlerin kapanına düştük, vatansızların tuzağına düştük, vicdansızların ve tefrikacıların çölüne düştük.

Farkında mısınız, hiç çıkmıyoruz, hiç yükselmiyoruz, zirvelere doğru hiç kanat açamıyoruz. Sürekli uçurumdayız, sürekli diplerde geziyoruz.

Merhum Necip Fazıl’ın dediği gibi, “alın yazımız sanki yokuşlarda susamak.” Kaderimiz sanki haksızlık, adaletsizlik ve kötülüklerle sınanmak.

Başkası düşünce çürük tahtaya basmasaydı diyenler, kendileri hem düşürüp hem düşünce tahtanın çürüklüğünden şikayet ediyor.

9 günlük arayla düşen üç F-4 tipi uçakta şehit olan 6 pilotumuz hepimizi hüzne boğdu, hepimizin yüreğini kavurdu.

Bu uçaklara uçan tabut diyorlar, kimseden ses çıkmıyor. Fırlatma mekanizması çalışmıyor deniliyor, kimsenin yüzü kızarmıyor.

Kaza yüzeysel açıklamalarla geçiştirilmesin diyoruz, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Miadı dolmuş uçaklar ölüm saçıyor diyoruz, tedbir alınmıyor

Üstelik sorumluluk mevkiinde bulunanlar F-4 tipi uçaklara milletimizin güveninin kalmadığını söyleyecek kadar küçülüyor, ahlaken düşüyor.

Madem güven kalmadıysa, bu uçaklar niçin havalanıyor? Bile bile ölüme neden davetiye çıkarılıyor? Yazık değil mi vatan evlatlarına?

Rahat ve konforları için uçan sarayları kendilerine hak gören iflas etmiş zihniyetler, kahraman pilotlarımıza uçan enkazı layık görüyorlar.

Saray yaptırıp içine saklananlara her şey reva, kahramanca vatan nöbeti bekleyenlere her şey fazla! Bu sakatlık düzelmeden akıbet düşüştür.

Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Muhterem ailelerinin acısını paylaşıyor, başsağlığı diliyorum.

Evlatlarımız ölmesin, elleri öpülesi anneleri ağıtlar yakmasın, nurlu yüzleri solmasın.

» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «

Fırat Çakıroğlu, Tedbir alınsaydı çok büyük işler yapacaktı!

PKK yandaşlarınca şehit edilen Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Çakıroğlu’nun, bıçaklı saldırıdan 2 gün önce de darp edildiği ortaya çıktı.

Yetkililerin önlem almamasından yakınan Çakıroğlu’nun arkadaşları, “Devlet, üniversiteleri bu eli kanlı terör örgütünden kurtarsınlar” diyor.

PKK sempatizanları tarafından şehit edilen Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun, bıçaklı saldırıdan 2 gün önce de darp edildiği ortaya çıktı. Üniversite yönetiminin tutumundan yakınan Çakıroğlu’nun arkadaşları, başarılı bir öğrenci olan Çakıroğlu’nun ülkesine daha iyi hizmet etmek amacıyla akademisyen olmak istediğini aktardı.

ÖĞRENCİLERE DERS VERİRDİ

Arkadaşlarının verdiği bilgilere göre, Çakıroğlu, Bornova Ülkü Ocakları İlçe Başkanlığı’nda düzenlenen seminerlerde eğitim toplantıları yapardı. Belli bir program dahilinde üniversite ve ortaöğretim öğrencilerine çeşitli dersler verirdi. Tarih öğrencisi olduğu için tarihi konulardan çok bahsederdi. Sözel öğrencilerin derslerine yardımcı olurdu. Ders anlatması için dışarıdan konunun uzmanını getirirdi. Cami hocalarını da getirdiği çok olurdu.

İKİ GÜN ÖNCE DE DARP EDİLDİ

Hayattaki iki idealinden biri olan akademisyenlik için derslerine çok çalışan Çakıroğlu, 3,50 ortalama ile Tarih Bölümü birincisiydi. Maddi durumu düşük olan Fırat Yılmaz Çakıroğlu, akademisyen olduktan sonra kirada oturan ailesine bir ev almak istiyordu. PKK’lıların tehditleri altında okuluna devam eden Çakıroğlu, şehit olduğu olaydan iki gün önce formasyon dersi almak için Eğitim Fakültesi’ne gitti. Derste yaşanan bir tartışmanın ardından Çakıroğlu’nun, ders çıkışında sayıları 7-8 olduğu belirtilen PKK yandaşlarınca darp edildiği öğrenildi. Otopside ortaya çıkan alnındaki tekme izinin de PKK’lılarca darp edildiği güne ait olduğu dile getirildi.

SON SÖZÜ ‘ŞEHADET’ OLDU

Hem ölüm tehditleri hem de yaşanan bu darp nedeniyle Çakıroğlu’nu olay günü yalnız bırakmak istemediklerini anlatan arkadaşları, okulda o gün yaşananları şöyle anlatıyor: “Bize göre sayılar kat ve kat çok olan PKK yandaşları, Edebiyat Fakültesi önünde bizi karşılayıp taş ve şişelerle saldırdılar. Ne oldu ise o esnada oldu. Fırat kardeşimiz haince bıçaklanarak şehit edildi. Hiçbirimiz göremedik. 600-700 metre yakınlardaki hastaneden ambulans 45 dakika sonra geldi. Sonuç olarak Fırat kardeşimizi kaybettik. Son sözü ‘şehadet’ oldu.”

‘HEPİMİZ FIRATIZ’ DEMİYORLAR

Top­lum­da­ki du­yar­sız­lı­ğa dik­kat çe­ken Ça­kı­roğ­lu’nun ar­ka­daş­la­rı, “Bir sol­cu öl­dü­ğü za­man her­kes so­kak­la­ra dö­kü­lür­ken, ‘He­pi­miz Er­me­ni­yiz, he­pi­miz Hrant’ız’ der­ken, Fı­rat öl­dü­ğü za­man kim­se ses çı­kar­mı­yor. Kim­se, ‘He­pi­miz Türk’üz, He­pi­miz Fı­rat’ız’ de­mi­yor. İn­san­lar çok du­yar­sız. Med­ya da söz ko­nu­su ki­şi­le­ri gün­ler­ce gün­de­me ge­ti­rir­ken, biz­den hiç bah­set­mi­yor” ifa­de­le­ri­ni kul­lan­dı­lar.

TEDBİR ALINSAYDI, YAŞAYACAKTI

Oku­la her gün kel­le kol­tuk­ta git­tik­le­ri­ni, hiç­bir can gü­ven­lik­le­ri­nin bu­lun­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen Ça­kı­roğ­lu’nun ar­ka­daş­la­rı, “Va­li­lik, em­ni­yet ve rek­tör­lük, uya­rı­la­rı­mı­za ve ta­lep­le­ri­mi­ze ce­vap ver­mi­yor. Hiç­bir gü­ven­lik ted­bi­ri al­mı­yor­lar. Fı­rat kar­de­şi­miz şe­hit ol­duk­tan son­ra oku­la po­lis yığ­dı­lar. Bu ön­ce­den ol­sa idi bel­ki Fı­rat öl­me­ye­cek­ti. Dev­let bü­yük­le­ri­miz üni­ver­si­te­le­ri bu eli kan­lı te­rör ör­gü­tün­den kur­tar­sın­lar. Genç­ler ölü­yor, genç­le­rin ha­yat­la­rı, eği­tim hak­la­rı el­le­rin­den alı­nı­yor” de­di­ler.



BENİM DE RESMİ Mİ ASARLAR MI?

Bor­no­va Ül­kü Ocak­la­rı İl­çe Baş­kan­lı­ğı’nın se­mi­ner sa­lo­nun­da ül­kü­cü şe­hit­le­ri­nin re­sim­le­ri bu­lu­nu­yor. Fı­rat’ın en bü­yük ar­zu­sun­un şe­hit­lik mer­te­be­si­ne ulaş­mak ol­du­ğu­nu söy­le­yen ar­ka­daş­la­rı, “Fı­rat kar­de­şi­miz, ül­kü­cü şe­hit­le­ri­nin re­sim­le­ri­ne ba­kıp, ‘Aca­ba bi­zim de res­mi­mi­zi asar­lar mı?’ di­yor­du. Şim­di ora­da Fı­rat Yıl­maz Ça­kı­roğ­lu’nun res­mi var” di­ye ko­nuş­tu­lar.







» Devamını Görmek İçin Tıklayınız «