SAMSUN

AHISKA ve AHISKA TÜRKLERİ


15 Kasım 1944 tarihinde Ahıska’dan sürülen Türkler, Kazakistan, kırgızistan ve Özbekistan’a gönderilmişti. Stalin’in ölümünden sonra, onun zamanında sürülen topluluklar vatanlarına dönmeye başladılar. Fakat Ahıska ve Kırım Türklerinin vatana dönüşüne müsaade edilmedi.

1956 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Kongresinde kabul edilen seyahat ve iskân serbestliğine dair kararnameden sonra -1958 yılında- bir kısım Ahıskalı Azerbaycan’a geldi. Burada bilhassa Mugan bölgesinde, Ahıska’daki köy adlarıyla yeni yerleşim birimleri kuruldu. Azerbaycan’a göçler devam etti. 1989 yılında Özbekistan’da cereyan eden Fergana olaylarını müteakip Azerbaycan yeni bir göç dalgasına sahne oldu. Bugün Azerbaycan’da tahminen 150.000 Ahıskalı yaşamaktadır.

Fergana olaylarından sonra işini gücünü ve evini barkını terk ederek Özbekistan’dan ayrılmak zorunda kalan Ahıskalılar, Rusya Federasyonu’nun Dağıstan, Kuzey Kafkasya ülkeleri, Krasnodar, Rostov-Don Ülkesi ve Tataristan bölgeleriyle Ukrayna’ya yerleştiler.

Çeçen sendromunun devam ettiği Rusya’da, Ahıska Türkleri umduklarını bulamadılar. Hüviyet cüzdanını taşıdıkları bu ülke, onlara vatan olmadı. Zira Rusya, Çeçen meselesiyle ilişki kurarak bütün Müslüman toplulukları potansiyel bir tehlike olarak görmektedir. Bunun en belirgin örneği Krasnodar’dır. Bu vilâyetin mahallî yönetimi, onları “kanun dışı mülteci” olarak nitelemekte ve buraları terk etmeye zorlamaktadır. Her türlü insanî haklardan mahrum bırakılan, can ve mal güvenliği olmayan Krasnodar’daki Ahıskalılar, her an bir tehlike bekleme korkusuyla yaşamaktadırlar.

Bu insanlar bir an evvel vatana dönmek istemektedirler. Vatana dönme ümidini kaybeden yüzlerce ailenin Türkiye’ye kabul edilme başvurusu tarafımızdan Türkiye Dışişleri makamlarına teslim edilmiş, herhangi bir cevap alınamamıştır.

Diğer taraftan ABD’nin Krasnodar Ahıskalılarından 5000 kişilik bir grubu Amerika’ya götürmesinin arkasındaki niyet ve maksat esrarını muhafaza etmektedir. Bu durum hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. Orada kendileriyle görüşen Türkiye yetkililerinin, “Burayı vatan edininiz!” tavsiyesi, Ahıskalılar arasında infiale yol açmış, “Altmış yıldan beri Türkistan’ı vatan edinemeyen Ahıskalılar Amerika’yı nasıl vatan edinecekler?” diye sormuşlardır.

Ahıska Türkleri, Kuzey Kafkasya ülkelerinde de kendilerini emniyette hissetmemektedirler.

Ukrayna’daki Ahıskalılar da bu sürgünün ne zaman ve ne şekilde sona ereceğini merakla beklemektedirler.

Şu hususu açıkça belirtmeli ki ilk sürgün yerlerinden ayrılmak zorunda kalarak eski Sovyet coğrafyasına serpilen bu insanlar, vatandaşlık haklarından mahrum olarak kendi tahsil ve meslekleriyle ilgisi olmayan işlerde çalışarak hayat mücadelesi vermektedirler.

Kazakistan ve Kırgızistan’da yeni bir Fergana’nın yaşanması korkusu kendini hissettirmektedir.

Kısacası Ahıska Türkleri, bulundukları ülkelerde güven içinde değiller. Çünkü onlar ikinci sınıf insan olarak görülmektedir. Ufak tefek cemile gösterileri bu gerçeği değiştirmez.

Türkiye’yi temsilen o bölgelere giden yetkililerin, “Biz bütün Türk topluluklarının kendi bulundukları yerlerde yaşamasını istiyoruz, Türkiye’ye göçe karşıyız!” sözü ilk bakışta haklı ve doğru gibi görünse de, bu sözü söyleyenlerin Ahıska Türkleriyle ilgili bilgilerinin noksan olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bütün Türk toplulukları şu veya bu şekilde kendi vatanlarında yaşamaktadır. Ahıska Türkleri ise sürgün yaşayan tek halktır. Bunlara, bulunduğunuz yerde yaşayın demek, sürgün hayatına devam edin demek değil mi?

Türkiye, Ahıska Türklerine bazı yardım programları geliştirmekle israftan başka bir şey yapmamaktadır. Bilhassa Azerbaycan’da görülen bu yardımlar, hem Ahıskalılarla yerli ahalinin arasına husumet sokmuş hem de derde şifa olmamıştır. Bu yardımlar kısmî bir fayda sağlasa da sürgün halkın tarihî yarasını sarmaktan uzaktır. Hele bol keseden vaadlerde bulunup sonra söylediklerini unutanlar, bu insanların Türkiye sevgisine gölge düşürmekte, duyulan güveni yıkmakta ve ümitlerin kırılmasına sebep olmaktadır.

1992 yılında kabul edilen 3835 Sayılı Ahıska Türklerinin Kabulü ve İskânına Dair Kanun da sessizce akamete uğratılmış, uygulanmaz hâle getirilmiştir. Birkaç senede bir verilen ikamet izinleri, herkesi canından bezdirmiş, birtakım insan kirlenmelerine yol açmıştır.


Ahıska’nın coğrafî konumu


Ahıska şehri, Türkiye’nin kuzeydoğusunda, Ardahan ilimizle sınır teşkil eden, Gürcistan toprakları içinde yer alan, çok eski bir Türklük yurdunun merkezidir.

Abastuban, Adigön, Aspinza, Ahılkelek, Azgur ve Hırtız gibi kasabaları ve bu kasabalara bağlı 200 kadar köyü vardır.

Ahıska, Türkiye sınırına 15 km. mesafede bulunmaktadır. Posof Çayının iki yakasında yer alan şehir, karayolu ile Tiflis, Batum ve Türkiye’ye bağlıdır. Ayrıca batıda Türk sınırının çok yakınına kadar uzanan bir demiryolu, Ahıska’yı doğudan Tiflis’e bağlar.

Ahıska topraklarının en önemli akarsuyu, Kür ırmağıdır. Batıdan gelip Ahıska’ya ulaşmadan birleşen Posof veAdigön çayları, şehrin doğusunda Kür ırmağına karışır ve Hazar Denizi‘ne doğru akarlar. Yer yer düzlükler görülmekle beraber dalgalı bir yapıya sahip olan Ahıska toprakları, sulak ve tarıma elverişlidir. Posof’ta olduğu gibi buralarda da yaylacılık geleneği vardı. Ormanlık tepelerin aralarındaki yüksek ve bol otlu vadilerde hayvancılık yapılırdı.

Çam ormanlarıyla kaplı dağlar arasındaki dar vadide kurulmuş olan kaplıcalı Abastuban, görülmeye değer tabiî güzelliklere sahiptir. Ahıska yakınındaki linyit yatakları da işletilmektedir.

Bugün sakinleri orada yaşamayan Ahıska ve çevresinde nüfus da seyrek, hatta ıssız hâldedir. 1944 sürgünüyle boşaltılan köylere, zorla veya zaruretle gelenler dışında nüfus hareketlenmesi olmamıştır. Bölgeye iskân edilmek istenen Gürcüler gelmediği gibi, kasabalara da sadece Ermeniler yerleşmiştir. Buralarda resmî kişilerden başka Gürcü varlığından söz edilemez.

1828′de 50.000 olan şehir nüfusu, 1887′de 13.265′e düşmüştür. Günümüzdeki nüfusu 24.650′dir.

Ahıska

Bir gül mevsiminde seyrine gittim,
Hani goncan hani gülün Ahıska?
Baktıkça hâline kahroldum bittim;
Korlanır mı bir gün külün Ahıska?

Güneş orda batmış, ay orda batmış,
O altın sabahlar uykuya yatmış,
Âşıklar kopuzu elinden atmış,
Tutulmuş söylemez dilin Ahıska.

Evlâdın ağulu şerbetler içmiş
Seyranın düğünün devranı geçmiş,
Yuvalar bozulmuş turnalar uçmuş,
Bulanmış ırmağın gölün Ahıska.

Dirliğin düzenin oban bozulmuş,
Yazık alın yazın böyle yazılmış,
Kavim kardaşından bağın çözülmüş,
Yaman esmiş kara yelin Ahıska.

Hani müezzinin hani minaren?
Şerha şerha olmuş kanıyor yaren,
Ayağa kalkmaya yok mudur çaren?
Doğrulur mu acep belin Ahıska?…

BU YAZI BİZİM AHISKA ADLI BLOG DAN ALINMIŞTIR DAHA FAZLASI İÇİN  KAYNAĞINA GİDİNİZ; http://www.ahiska.org.tr/?page_id=1839

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder