SAMSUN

''DUMLUPINAR HER ŞEYİN ŞAHİDİDİR''

İlmik ilmik örülen büyük zaferimiz Türk milletinin bağımsız yaşama madalyası, Cumhuriyet'in ve milli egemenliğin ön habercisidir.
Bunda herkesin payı vardır.
Bilelim ki, Kütahyalı Elif ana cepheye gönderdiği yavrusu Mehmet'i ile birlikte aynı heyecan ve şuurla vatanına sahip çıkmıştır.
İşte Dumlupınar her şeyin şahididir.

Dumlupınar'ın her yerinde, sere serpe, koyun koyuna yatan ve vatanın her köşesinden buraya koşup gelerek bir hilal uğruna toprağa giren elleri öpülesi şehitlerimiz her şeyin görgü tanığıdır.
Üç Komutan Anıtı, Milisler Anıtı, 500 kişilik sembolik şehit mezarları ve kitabeleri, Şehit Baba Oğul Anıtı, Mehmetçik Anıtı, Namazgâh ve Şadırvan'dan oluşan Dumlupınar Şehitliği hala 30 Ağustos 1922'nin nabız atışının duyulduğu mübarek bir mekândır.
Başkomutanlık Meydan Zaferi'nin sembolleştiği ve "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri." Komutunun verildiği İlk Hedef Anıtı hamd olsun dimdik durmakta ve düşmana korku, dosta güven aşılamaktadır.

''CENAB-I ALLAH TÜM ŞEHİTLERİMİZDEN RAZI OLSUN''

1911'de, sekiz yaşındaki oğlu Mehmet'i köyde bırakarak Balkan Savaşı'na katılan, daha sonra değişik cephelerde 11 yıl savaşan, sonunda da Dumlupınar'da karşılaştığı 19 yaşına basmış evladının kollarında şehit düşen Çetmeli Kara Ali Çavuş'un aziz ruhu bizimle, şehit Mehmeti'nin emaneti bizlerin kalbindedir.
Berberçamı mevkiinde şehit olmasına rağmen, bir kolu kaskatı havada kalan, tuttuğu Türk bayrağını bırakmayan ve kimliği tespit edilememiş cesaret anıtı, şeref zirvesi isimsiz şehidimizin 92 yıllık hatırası Türkiye'nin manevi harcıdır.
Cenab-ı Allah tüm şehitlerimizden razı olsun.
Onların mirasını kötüleyenlere, ''Yeni' diyerek 30 Ağustos'un üzerine sünger çekmeye çalışanlara Türk milleti izin vermeyecektir.
Bu vatan için, bu millet için, bu şanlı bayrak için candan, yardan ve serden vazgeçmeye hazır ve kararlı olanlar yarınların teminatıdır.
Sırtımızda şehitlerimizin veraseti vardır.
Üzerimizde yaşanmış Türk asırlarının zafer sancağı dalgalanmaktadır.
Kafkaslar'dan Hicaz çöllerine, Çanakkale'den Yemen'e, Galiçya'dan Dumlupınar'a kadar insanlığa adamlık öğreten, ilini ve dilini bayraklaştırmış Türk milleti her külfeti aşacak, her mihneti alt edecek güçtedir.
Üç kıtada hala bizim anılarımız, eserlerimiz, geride kalan izlerimiz konuşulmaktadır.
Çok şükür, 30 Ağustos 1922'de Türk milleti yeniden dirilmiş, makus talihini yenmiştir.
Mabetlerimize el uzatanlar, topraklarımızı parçalama gayesi güdenler sökülüp atılmıştır.
Şunu bilelim ki, taarruz ruhu, taarruz tecrübesi bu milletin sinesinde hala kor gibi durmaktadır.
Tekrar eski karanlık günler yeşerirse, bu ruh önümüzü aydınlatacak, bir kez daha bağımsızlığımızın koruyucusu olacaktır.
Son olarak, Başkomutanlık Meydan Zaferi'nin ikinci yıldönümünde, Dumlupınar'a gelen Gazi Mustafa Kemal'in, burada yaptığı ve yıllar geçse de hafızalardan silinmeyen konuşmasının bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Kendilerine bir milletin geleceği emanet edilen adamlar, milletin kuvvet ve gücünü yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve kabul edilir yararlar elde etmesi yolunda kullanmakla sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. 
Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi ele geçirip işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hükmetmek için yeterli değildir. 
Bir milletin ruhu baskı altına alınmadıkça, bir milletin kararlılığı ve iradesi kırılmadıkça, o millete hükmetmenin imkânı yoktur."
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken, hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Başkomutanlık Meydan Zaferi'nin 92. yıldönümünü kutluyor; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün milli mücadele kahramanlarını, milletimizin selameti için canlarından seve seve vazgeçen aziz şehitlerimizi rahmet ve minnet hislerimle anıyorum.
Sağ olun, var olun, Yüce Allah'a emanet olun.
Ne Mutlu Türk'üm Diyene.''