SAMSUN

''TÜRKSÜZ ANADOLU ARZULAYANLAR UNUTAMAYACAKLARI AĞIR BİR DERS ALMIŞLARDIR''

Bahçeli, şunları söyledi: ''1919'un 19 Mayıs'ından itibaren senelerce çekilen çileler, katlanılan zorluklar, adım adım genişleyerek tüm vatan sathına yaygınlaşan milli diriliş 30 Ağustos'ta hürriyet meyvesini vermiş, tutsaklık volkanını söndürmüştür.

Böylesi bir başarının gerisinde elbette şehitlerimizin insanüstü gayretleri vardır.
Türk milletinin kardeşliği, milli birliği ve asırlara meydan okuyan tarihi varlığı sömürge engellerini, sömürge şiddet ve barbarlığını birer birer kırmıştır.
Şurası kesindir ki, 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı dünya üzerinde derin yankılar uyandırmış, tarihin aktığı yatağı değiştirmiştir.
Türksüz Anadolu arzulayanlar unutamayacakları ağır bir ders almışlardır.
Türksüz millet, milletsiz vatan, vatansız insan yığını planlayanlar hayalleriyle ve alçak niyetleriyle birlikte geldikleri gibi def edilmişlerdir.
92 yıl evvel, Türk milletinin tutsak alınamayacağı, vatanından çıkarılamayacağı açıkça ispatlanmış, açıkça ilan edilmiştir.

''TÜRK MİLLETİ MEYDANLARDA TÜMÜYLE VAR OLMUŞ, TÜM VARLIĞIYLA SAF TUTMUŞTUR''

Tarih hepimize göstermektedir; meydan savaşlarında yalnızca silahlar, yalnızca askeri imkân, strateji, plan, taktik ve kabiliyetler karşılaşmamaktadır.
İki ordunun cephelerde sıcak temasıyla aynı zamanda milletler, medeniyetler, kültürler de çatışmakta ve karşılıklı mevzilenmektedir.
İyi bir savaş planı yapmak, iyi ve eğitilmiş askeri yeterliliğe sahip olmak, etkili ve caydırıcı silahlarla donanmak başarının gerek şartları arasında yer alsa da yeter şartı olamayacaktır.
Eğer meydanda mücadele eden askeri kuvvette de moral zayıf, feragat noksan, manevi değerler eksik, umut azsa teknik bakımdan ne kadar üstünlük kurulursa kurulsun kayıp ve bozgun mukadderdir.
Cephede imanın alevi tüm yürekleri yakmıyorsa, şehadet şerbetinin mis kokusu buram buram tütmüyorsa zafer ancak bir düşten ibaret kalacaktır.
Hepsinden önemlisi uğruna savaşacak, uğruna ölümü göze alacak milli ve manevi bir hedef, değer ve emanet yoksa galibiyet halinde bile mağlup düşmek kaçınılmazdır.
Türk milleti yüzyıllarca birçok defalar meydan savaşlarının tarafı olmuştur.
Bize vatan kazandıran 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Zaferi bunların en görkemlileri arasındadır.
Türk milleti meydanlarda tümüyle var olmuş, tüm varlığıyla saf tutmuştur.
Cephede kılıç şakırtıları, süngü, silah ve top sesleri işitilirken; cephe gerisinden dua ve niyazlar yükselmiş, analar, bacılar, dedeler el açıp gözyaşlarıyla vatan evlatlarının etrafını manen güvenceye almışlardır.
Her zaferimizin gerisinde yüksek bir gaye bulunmuştur.
Her mücadelemizin haklı bir sebebi; milli, insani, İslami ve vicdani gerekçesi yer almıştır.
Aziz milletimiz fütuhatlarını yalnızca kılıçla değil, gönüllere girerek, gönülleri kazanarak, adaleti hem tebliği edip hem de buna riayet ederek gerçekleştirmiştir.
30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı, en az üç asır geri çekilme halinde olan Türk milletinin ilk ve en etkili taarruzu olarak tarihe mal olmuştur.
Bu savaşta milletimiz, tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi, yediden yetmişe tüm kudretiyle doğrularak mütecaviz emelleri püskürtmüştür.
Askeri dehanın yanında, milli birlik ve beraberlik nefesi vatanımızın üzerindeki sis bulutunu dağıtmıştır.
Unutmayalım ki, 26 Ağustos 1071'de bu toprakları vatanlaştıran aziz ceddimiz ne kadar hürmet ve hayranlığa layıksa, bu tarihten tam 851 yıl sonra, yine bir 26 Ağustos günü taarruza kalkan ve 30 Ağustos'ta da düşmana boyun eğdiren kahramanlarımız aynısıyla minnet ve şükrana layıktır.